‘EKSİKLİKLER DEVAM EDİYOR’
Bu deprem üzerinden bir yıl geçti. Bu depremi artık milat kabul etmeliyiz. Türkiye, deprem koordinasyonu konusunda önemli yol kat etmesine rağmen halen büyük eksiklikleri gözlemliyoruz. AFAD koordinesinde risk yönetimi kurularak, kurumlarımızın ve vatandaşlarımızın bütünleşik afet yönetim sistemi ile organize olması ve müdahale ve risk azaltma alt sistemlerini oluşturması gibi organizasyonlar faydalı birer örnektir. Özellikle Kahramanmaraş ve çevresindeki tarihsel depremlere bakıldığında deprem tekrarlama periyotlarının dolduğu ve bölgede artık büyük bir deprem üretme potansiyelinin mevcudiyeti yerbilimciler tarafından yetkililere depremden çok önce aktarılmıştı. 2020 yılında AFAD Başkanlığı bu sebeple İl Risk Azaltma Planlarında, Kahramanmaraş İli’nipilot il seçmiş ve birçok kurumu bu planlara dahil etmiş ve sorumlu kılmıştır. Fakat bu organizasyonların sahada maalesef verimli olamadığı 6 Şubat 2023 Gaziantep-Kahramanmaraş depremlerinde meydana çıkmıştır. 2020 yılından depremin olduğu güne kadar bölgedeki sorumlu kurumların yeteri kadar hazırlık yapmadığı deprem sonrasındaki kaos ortamından anlaşılmıştır. Böylesine büyük depremler, binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık mal kaybına ve ülkemizde yaşayan uzak veya yakın herkes üzerinde travmatik etkiler bırakmaktadır. Gelişen teknoloji, elde edilen bilimsel verilerin çokluğu göz önüne alındığında artık büyük depremlerin afetlere dönüşmesi kabul edilemezdir, edilmemelidir.
‘İSTİHDAM YETERSİZ’
İmar Affı ile yapıların denetimini vatandaşa bırakan uygulama ile mühendislik hizmeti almamış, kaçak, iskansız, deprem anında ölüm saçacak yapılar kat mülkiyeti koruması altına alınmıştır. Bu ve bunun gibi uygulamalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Ayrıca artık göstermelik Deprem Tatbikatlarının bırakılması ve kamuda denetimi sağlayacak istihdamın sağlanması gerekmektedir. Karayolları Genel Müdürlüğü gibi önemli bir kurumda bile Jeofizik Mühendisi istihdamı yoktur. Çöken-göçen yolların neden bu hale geldiği Jeofizik Mühendisi istihdam etmeme liyakatsizliğinin bir sonucudur.
ANTALYA İÇİN BÜYÜK TEHDİT
Antalya, deprem riski bakımından Akdeniz’de yer alan faylarla bağlantılı olarak risk altındadır. Bu yüzden dolayı ivedi bir şekilde Antalya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Jeofizik Mühendisi istihdamı etmek zorundadır. Bu bir ihtiyaç veya lüks değil, zorunluluktur! Yoksa yer biliminin önemsenmediği her yerde Afetler bir Felakete dönüşecektir. Geçmişe göre iyileştirilmesine rağmen, kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken yapı denetim sistemi halen ticari bir anlayışla yönetiliyor. Yer mühendislik çalışmalarının denetimi ise halen yeterli düzeyde yapılamamaktadır.
‘DEPREM BİLİM KURULLARI KURULMALI’
Deprem sonrasındaki yaraları en aza indirmek için, TMMOB’a bağlı meslek odaları, doktorlar, öğretmenler, GSM operatörleri gibi özel kuruluşlara büyük yük düşmektedir. Bu gibi kuruluşlar özel eğitimden geçirilmelidir. Konusunda uzman olmayan kişilerin yaptığı açıklamalar halkta korku ve paniğe sebep olmaktadır. Bu yüzden dolayı her bölgede mutlaka ‘Deprem Bilim Kurulları’ kurulmalı ve gerekli açıklamaların ve bilgilendirmelerin sadece bu bölgedeki kurul üyeleri tarafından yapılması sağlanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde her önüne gelenin deprem ile ilgili ilgili bilgilendirme ve açıklama yapması gerekli yasalar ile yasaklanmıştır. Bu konu çok önemlidir. MTA’nın diri fay haritası karada yer alan fayları göstermekle birlikte, henüz Akdeniz’de özellikle Antalya Körfezinde tam manasıyla bir fay araştırması MTA tarafından yapılmamıştır. İvedilikle böyle bir çalışmanın yapılması, körfezde yer alan diri fayların tespit edilmesi ve diri fay haritalarına işlenmesi gerekmektedir. Böylelikle Deprem Risk Analizleri yapan biz Jeofizik Mühendisleri daha doğru sonuçlara ulaşmış oluruz. Biz jeofizik mühendisleri olarak yapılaşmanın her aşamasında katkı koyabilecek modern yöntemlere sahibiz. Bize göre; kentlerin yerleşeceği uygun alanların belirlenmesi için deprem etkilerini en aza indirmek amacı ile birinci aşamada derin yeraltı yapısal durumun jeofizik yöntemler ile belirlenmesi gereklidir. Biz buna makro-bölgeleme diyoruz. Birinci aşamaya göre uygun yerleşim alanlarında mikro-bölgeleme çalışmaları yapılarak özel durumlar hariç 30 metre derinliğe kadar yerin fiziksel özellikleri jeofizik yöntemler ile belirlenir. Daha sonraki aşamada ise parsel bazında yerin fiziksel özellikleri detaylı ortaya konur. Sonuç olarak biz jeofizik mühendisleri olarak Deprem Master planında yerleşim yeri seçiminin her aşamasında olmalıyız ayrıca mevcut yapılar içerisindeki çürük yapıları hızlı bir biçimde ayırt edebilecek yöntemlere ve bilgiye sahibiz. -Haber Merkezi
İŞTE ALANYA’NIN RİSK ORANI
Alanya’daki en büyük ivme PGA 475 değerleri ise 0.190 g ile 0.230 g arasında değişmektedir. Yani bu verilere baktığımızda depremin şiddetini arttıran ivme değeri ‘düşük-orta derece’ risklidir diyebiliriz. Kabaca ivme değeri ne kadar yüksek ise depremin şiddeti o kadar yüksek olmaktadır. İvme değerleri faya yakınlık ve yerel zemin sınıfı ile yakından ilgilidir. Mesela sahil bandına ve dere, ırmak, akarsu gibi suya yakın alüvyon yerlerde sarsıntılar daha çok hissedilir. Bunun sebebi ise alüvyon zeminlerde deprem dalgasının genliğinin büyük olmasıdır. Yani alüvyon zeminlerin depremi büyütme etkisi, kaya zeminlere göre yaklaşık 3-5 kat daha fazladır. Farz-ı misal konuşuyorum, Kıbrıs Fay’ında oluşabilecek 6,5 büyüklüğündeki bir deprem Alanya’nın alüvyon birimleri üzerinde 5,5 büyüklüğünde, kaya birimleri üzerinde ise 4,5 büyüklüğünde hissedilir gibi bir örnekleme yapabiliriz. Alanya Belediyesi’nin öncülüğünde yürütülen Cumhuriyet Mahallesi’nin riskli alan ilan edilmesi çok doğru ve yerinde bir uygulamadır. Bu bölge gerek yapıların eski olması gerekse de zemin bakımından çok riskli bir bölgedir. Bu ve bunun gibi alanların riskli bölge ilan edilip, bilimin ışığında yeni gelişen yönetmelikler ve inşaat teknikleri ile yeni yapılaşmaya gitmek hem afete maruz kalmamak için hem de Alanya’nın görselliği açısından önem arz etmektedir. Alanya’yı etkileyebilecek fay sistemleri, Yunanistan’dan başlayıp, Girit Adası’nın güneyinden yay yaparak, Fethiye Körfezinden Türkiye içlerine yönelen Helen Yayı ve Doğu Anadolu Bölgesinden başlayıp, Kıbrıs’ın güneyinden yay yaparak, yine Fethiye Körfezi içlerine doğru dalım yapan Kıbrıs Yayı’dır. Helen Yayı (Girit Yayı), Afrika Levhası’nın Ege denizi altına daldığı alanda oluşan aktif deprem ve volkan üreten bir tektonik alandır. Helen Yayı boyunca Afrika Plakası, Anadolu Plakası’nın altına dalmakta olup, her yıl Anadolu Plakasını yaklaşık 23 mm batıya doğru döndürmektedir.
‘Alanya bir deprem bölgesi değildir’ söyleminden vazgeçip, ‘Deprem hayatımızın bir parçasıdır’ anlayışına geçmemiz gerektiği aşikardır. Çevremizdeki fay sistemlerinin durumu, son dönemlerde sık sık yaşadığımız depremler, bizdeki bu deprem bilincini arttırmalıdır. Sonuç olarak Atatürk gibi düşünmeli, yönetmeli ve yönetilmeliyiz.”