Bugün 6-7 Eylük olayları diye hatırladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin en derin utançlarından birisinin 68. Yıldönümü. Neler mi olmuştu 1955’in 6-7 Eylül günlerinde? Anlatayım.
6-7 Eylül 1955’te İstanbul ve İzmir’de Rum, Ermeni, ve Yahudi gayri müslim azınlıklara karşı düzenlenen ırkçı saldırılarda iş yerleri, evler, okullar, ibadethaneler saldırılara uğradı. Resmi rakamlara göre 15 bin kişi öldürüldü; onlarca kadına tecavüz edildi.
Hatta çocuk halimle hatırladığıma göre o günlerde İstiklal Caddesi’ne neler olup bittiğini görmeye gidenlerin daha sonra dehşet içinde anlattıklarından size aktarıyorum. Cadde tamamıyla yağmalanan dükkanların mallarıyla kaplanmış; yıkılan iş yerlerinin enkazı her tarafa saçılmıştı.
Olaylar, o dönem öğleden sonra baskıya giren Mithat Perin’in sahibi olduğu İstanbul Ekspres gazetesinin “Atatürk’ün Selanik’teki Evine Bombalı Saldırı” manşet haberiyle birlikte başladı. İstanbul Ekspres Demokrat Parti iktidarını desteklemesiyle biliniyordu.Sözüm ona bir Yunan vatandaşı Atatürk’ün evine bomba atmıştı. Gazetenin haberinde bombalamanın Yunan Hükümeti’nin bir komplosu olduğu iddiası yer alıyordu.
Burada bir not düşeyim. Mithat Perin öteden beri derin devletle bağları olan bir kişi diye bilinirdi. Kendisi, bir dönem Alman ajanı olduğu iddia edilen İstanbul’un ünlü kokotlarından Benli Belkıs’ın (Belkıs Söylemezoğlu) kız kardeşinin kocasıydı.
Konumuza dönelim. 1950’li yıllarda Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu nedeniyle ilişkiler çok gergindi. Bu durum Anadolu’nun kadim halklarından olan Rumlar’ın yaşamlarını ciddi olarak etkilemeye başlamıştı. Kıbrıs’ın dönemin İngiliz sömürge yönetimine karşı başlattığı bağımsızlık mücadelesinin ardından Yunanistan Hükümeti, Kıbrıs’ta yaşayan halkların (Rum,Türk,Maruni, Ermeni)kendi kaderlerini tarin hakkı konusunu BM gündemine taşımıştı. Kıbrıslı Rumlar’ın adanın Yunanistan’a bağlanması (ENOSİS) fikrini gündeme getirmesiyle Rumlarla Türkler karşı karşıya gelmişti.
Öte yandan Türk basını 1955’te Rum cemaatine karşı bir kampanya başlatmıştı. Bu gazeteler Türkiye’deki rumlar’ın refah içinde yaşarken Batı Trakya’daki Türk azınlığın yoksulluk içinde kıvrandığını ileri sürüyordu.
Durum bu kadar gerginken İstanbul Ekspres’in haberi yangının patlak vermesine neden olan bir kıvılcımdı. Akıl almaz saldırılar oldu. Yıllar sonra 6-7 Eylül olaylarının Türk istihbaratı (MİT) ve Özel Harp Dairesi tarafından planlandığı ortaya çıktı. Hatta Atatürk’ün evine bombayı koyanın Batı Trakya Türkleri’nden Oktay Engin olduğu, dönemin Selanik Konsolosu Mehmet Ali Balin’den yardım aldığı ortaya çıktı. DP iktidarı 6-7 olayları yüzünden Yassıada Mahkemeleri’nde yargılandı.
Ayrıca, gene yıllar sonra Özel Harp Dairesi eski başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu 6-7 Eylül olaylarının “mükemmel bir özel harp operasyonu” olduğunu söyleyecekti.
Resmi kaynaklara göre saldırılarda tam 4 bin 214 ev, bin iş yeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti,300 kişi yaralandı. Onlarca kadına tecavüz edildi.
6-7 Eylül olayları Türkiye’de zaten sayıları gittikçe azalmaya yüz tutmuş gayri müslim nüfusun gözünü korkutmuştu. O dönem ülkede 100 bina yakın Rum yaşıyordu. Olaylara rağmen topraklarını terk etmediler. Ancak, aradan sekiz yıl geçtikten sonra, yani 1963’ün Aralık ayında Kıbrıs’ta bir Türk ailenin evlerinde Rumlar tarafından katledilmesi üstüne şiddetli çarpışmalar patlak verecekti. Dönemin İnönü Hükümeti, 1964 yılında bir bakanlar kurulu kararnamesiyle Türkiye’de yaşayan Yunan uyruklu Rumlar’ın bir hafta içinde ülkeyi terk etmelerini isteyecekti. On binlerce Rum bu kararname nedeniyle Yunanistan’a göç etmek zorunda kaldı. Bugün Fener Rum Patrikhanesi verilerine göre Türkiye’de kala kala 2000 bin kadar Rum kaldı.
Geçenlerde bir yazımda sosyolog-tarihçi Taner Akçam’ın yazdığı “Yüzyıllık Apartheid” kitabından söz etmiştim. Apartheid Güney Afrika’da yıllarca uygulanan ırk ayrımcılığı rejiminin ismi. Kelime kökeni Güney Afrika’nın resmi dillerinden Afrikaans. Akçam kitabında “apartheid”la Türkiye Cumhuriyeti’nde kuruluş döneminden itibaren var olan Sünni İslam dayatmacılığını kıyaslıyor. Türkiye’de kuruluş ruhundan beri ırk ayrımcılığı yapıldığının, Türk –Sünni sentezinin ülkeye nasıl hakim olduğunun altını çiziyor.
Ama bakıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde:4 devletin laik olduğunu yazıyor. Pabucumun laikliği!
6-7 Eylül 1955’te İstanbul ve İzmir’de Rum, Ermeni, ve Yahudi gayri müslim azınlıklara karşı düzenlenen ırkçı saldırılarda iş yerleri, evler, okullar, ibadethaneler saldırılara uğradı. Resmi rakamlara göre 15 bin kişi öldürüldü; onlarca kadına tecavüz edildi.
Hatta çocuk halimle hatırladığıma göre o günlerde İstiklal Caddesi’ne neler olup bittiğini görmeye gidenlerin daha sonra dehşet içinde anlattıklarından size aktarıyorum. Cadde tamamıyla yağmalanan dükkanların mallarıyla kaplanmış; yıkılan iş yerlerinin enkazı her tarafa saçılmıştı.
Olaylar, o dönem öğleden sonra baskıya giren Mithat Perin’in sahibi olduğu İstanbul Ekspres gazetesinin “Atatürk’ün Selanik’teki Evine Bombalı Saldırı” manşet haberiyle birlikte başladı. İstanbul Ekspres Demokrat Parti iktidarını desteklemesiyle biliniyordu.Sözüm ona bir Yunan vatandaşı Atatürk’ün evine bomba atmıştı. Gazetenin haberinde bombalamanın Yunan Hükümeti’nin bir komplosu olduğu iddiası yer alıyordu.
Burada bir not düşeyim. Mithat Perin öteden beri derin devletle bağları olan bir kişi diye bilinirdi. Kendisi, bir dönem Alman ajanı olduğu iddia edilen İstanbul’un ünlü kokotlarından Benli Belkıs’ın (Belkıs Söylemezoğlu) kız kardeşinin kocasıydı.
Konumuza dönelim. 1950’li yıllarda Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu nedeniyle ilişkiler çok gergindi. Bu durum Anadolu’nun kadim halklarından olan Rumlar’ın yaşamlarını ciddi olarak etkilemeye başlamıştı. Kıbrıs’ın dönemin İngiliz sömürge yönetimine karşı başlattığı bağımsızlık mücadelesinin ardından Yunanistan Hükümeti, Kıbrıs’ta yaşayan halkların (Rum,Türk,Maruni, Ermeni)kendi kaderlerini tarin hakkı konusunu BM gündemine taşımıştı. Kıbrıslı Rumlar’ın adanın Yunanistan’a bağlanması (ENOSİS) fikrini gündeme getirmesiyle Rumlarla Türkler karşı karşıya gelmişti.
Öte yandan Türk basını 1955’te Rum cemaatine karşı bir kampanya başlatmıştı. Bu gazeteler Türkiye’deki rumlar’ın refah içinde yaşarken Batı Trakya’daki Türk azınlığın yoksulluk içinde kıvrandığını ileri sürüyordu.
Durum bu kadar gerginken İstanbul Ekspres’in haberi yangının patlak vermesine neden olan bir kıvılcımdı. Akıl almaz saldırılar oldu. Yıllar sonra 6-7 Eylül olaylarının Türk istihbaratı (MİT) ve Özel Harp Dairesi tarafından planlandığı ortaya çıktı. Hatta Atatürk’ün evine bombayı koyanın Batı Trakya Türkleri’nden Oktay Engin olduğu, dönemin Selanik Konsolosu Mehmet Ali Balin’den yardım aldığı ortaya çıktı. DP iktidarı 6-7 olayları yüzünden Yassıada Mahkemeleri’nde yargılandı.
Ayrıca, gene yıllar sonra Özel Harp Dairesi eski başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu 6-7 Eylül olaylarının “mükemmel bir özel harp operasyonu” olduğunu söyleyecekti.
Resmi kaynaklara göre saldırılarda tam 4 bin 214 ev, bin iş yeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti,300 kişi yaralandı. Onlarca kadına tecavüz edildi.
6-7 Eylül olayları Türkiye’de zaten sayıları gittikçe azalmaya yüz tutmuş gayri müslim nüfusun gözünü korkutmuştu. O dönem ülkede 100 bina yakın Rum yaşıyordu. Olaylara rağmen topraklarını terk etmediler. Ancak, aradan sekiz yıl geçtikten sonra, yani 1963’ün Aralık ayında Kıbrıs’ta bir Türk ailenin evlerinde Rumlar tarafından katledilmesi üstüne şiddetli çarpışmalar patlak verecekti. Dönemin İnönü Hükümeti, 1964 yılında bir bakanlar kurulu kararnamesiyle Türkiye’de yaşayan Yunan uyruklu Rumlar’ın bir hafta içinde ülkeyi terk etmelerini isteyecekti. On binlerce Rum bu kararname nedeniyle Yunanistan’a göç etmek zorunda kaldı. Bugün Fener Rum Patrikhanesi verilerine göre Türkiye’de kala kala 2000 bin kadar Rum kaldı.
Geçenlerde bir yazımda sosyolog-tarihçi Taner Akçam’ın yazdığı “Yüzyıllık Apartheid” kitabından söz etmiştim. Apartheid Güney Afrika’da yıllarca uygulanan ırk ayrımcılığı rejiminin ismi. Kelime kökeni Güney Afrika’nın resmi dillerinden Afrikaans. Akçam kitabında “apartheid”la Türkiye Cumhuriyeti’nde kuruluş döneminden itibaren var olan Sünni İslam dayatmacılığını kıyaslıyor. Türkiye’de kuruluş ruhundan beri ırk ayrımcılığı yapıldığının, Türk –Sünni sentezinin ülkeye nasıl hakim olduğunun altını çiziyor.
Ama bakıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde:4 devletin laik olduğunu yazıyor. Pabucumun laikliği!