Evet, o uzun yıllardan beri müzik yapıyor. İlk deneyimini, 1969 yılında başlayan sanatçı, öğretmen Anne ve memur bir babanın dünyasından Türk Pop ve müzik dünyasına damga vurarak değiştiren bir sanatçı, aydın, aktivist ve kadın oldu.
Hep şarkıları ile var.
Sahne performansında belirttiği gibi,“Ben, olduğum gibiyim”, derken; sıfır makyaj ile sahnede varlığından dem vururken; “Ben, böyleyim” diyor ve iyi ki de öyle!
Yoksa o biz, kendimizi bildiğimizden beri, Nazan Öncel, olur muydu hiç!
Kim bilir, kaç kuşak onun şarkıları ile besleniyor, demleniyor, ağlıyor, zıplıyor ve mutlu oluyor.
Birçok konsere gidiliyor; içlerinden kimin, gösteriş, görüntü ve show dünyası dışında ne kadar “mecburen”, yapmak zorunda oldukları çerçevenin dışına çıkıp, yalın olabildiklerini bulabilmek gerçekten zor. Çünkü sistem, tek kalıp, talep edileni vermek zorunluluğunu kılıyor. İzleyiciden, sanatçıya kadar. Giyeceği kostümden, ağzını açtığında, kullanacağı kelimelere kadar.
Dışını yapabilmek tamamen duruş ve yürek işi.
Simsiyah düz bir elbisenin, iki koluna farklı birinde (solda) iki renk; sarı ve kırmızı, diğerinde (sağ)tek renk, mavi, tüyleri ile adeta kanat takmış gibi, makyajsız ve elinde peçete ile sürekli terini silen, üstelik yılların sanatçısı olmak, kolay olmuyor. Çünkü yılların sanatçısı olmak önce, “aydın” olabilmeyi, alttan besleyen ve temellendiren bir şey, işte o yüzden yaptığı iş ile anılmak, şarkılarının sözleri ile hala damga vuruyor olmak, oldukça önemli.
Küçük çiftlik Parkının ağırlıklı genç izleyicisi, coşku ile Nazan Öncel’in şarkılarına eşlik ederken; artı kendisi ile özdeşleşmiş eseri, “Ben Sokak Kızıyım” derken:
“Salıncakta sallanmadım, Parka gitmedim, şeker almadım, Ne oyuncağım oldu, ne uçurtmam oldu,
Yeni pabuçlarım, ne bayramlığım. Ben çocuk olmadım, Ekmek çaldım fırından, Katık buldum çöplükten,
Polis koştu peşimden, Hırsız polis oynadım.
Renkli boyalarım olmadı, ne okula gittim, ne önlük giydim, ne yavrukurt oldum.
Gittim yattım birinlen, dayak yedim abimden, korkum yoktur itlerden.
Yirmi yedi yıl önceki albümü içinde yer alan şarkı, hala güncelliğini maalesef korumakta ki o yine önce aydın kimliği ile sesleniyor, sıfır makyaj ve yalın bir kostümle.
“Buradan Özge Can’lar, Münevver ve diğerlerine borçluyuz, çünkü hepimiz suçluyuz.” diyor.
Ağırlıklı kadınlar hep birlikte alkışlıyor, nasıl alkışlamasın, her gün ensende baskı, sürekli gözlem, yıllar geçiyor ama öğrenilen tek bir şey olup da ilerleme, maalesef yok.
Ama baskı çok.
Kadın bilmez! Kadın susar! Kadın fazla okumaz! Kadın fazla sorgulamaz! Kadın kısmı itaat eder! Kadın kısmı bilmez! Nereden bilsin!
Nazan Öncel devam ediyor: Etek boyları üzerinden rütbeleri aşağılamada, terfi ettirilen ve namusları bu minimalde gerekirse, linç edilecek kadınlarımıza, seslenerek.
Nasıl olmasın, ben bile konsere giderken giydiğim şort tulum sayesinde Fatih’de:
-Burası Cihangir’mi?
-Tövbe tövbe, ne günlere kaldık!
Laflarını işittim. İşin kötü tarafı bunu sarf edenlerin yine ileri yaşta kadınlar olması.
İşte eğitim, bilinç böyle şekilleniyor.
“Özgürlüğü” unutturulan, önce, bir birey olduğu ve erkeklerle eşit olduğu hala unutturulmaya çalışan kadınlar..
Ama yeni gelen gençler belki olayın daha iyi farkında çünkü “Erkeklerde yanar” parçasında eserin sonunda, “Bizi nikâh paklar” kısmını, tepkisel olduğunu düşünüyorum ki,Nazan Öncel’de, sahneden “Demek ki yanlış mı yapmışım, sonuna yazarak ve yıllarca yanlış mı okumuşuz, mesaj anlaşıldı” demesi boşuna olmasa gerek.
Doğru adamları bulamaya, bulamaya. Kendilerinin her şeyi yapmaya muktedir ancak kadın söz konusu olunca, tepeden aşağı yasaklı dünyasında, göz açtırılmayan kadınlar da, tepki olarak sözleri değiştiriyor. Netice de tek taşını kendi almış kadınlar, var edilmeye çalışılmadı mı?
Yangına sistemsel odun atan çok olurda, sağlam bakmak, ciddi meseledir. Duruş, önemlidir. Ve şu tartışmasız gerçektir ki; saygı ve sevginin olduğu her yer, iki cins içinde gerçek bir cennettir.
Ne kadınlar ki, dünyayı cennete çevirmiştir.
Kıymeti bilenlere düşesiceler!
Sevgili Nazan Öncel’in, bitmesini istemediğimiz ve başlarken sahneye ilk çıkışında ifade etmiş olduğu gibi “Birlikte emek verdik, birlikte yürüdük bu yolları, çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız!” dediği ve finalde de, “Yine görüşeceğiz, CANISAĞOLASICALAR!”, cümlesinde ki gibi kendisinden esin alarak, bitireyim.
Netice de elinde gitarı, yıllar, 1975’i gösterdiğinde, İzmir Radyosunun düzenlediği yarışmada “alaylı” olarak birinci olup, gönüllerimize girecek ilk eşiği geçti. İlk 45’liğini ise henüz 22 yaşında iken çıkardı.
O kıymetlimiz, tırnakları ve kendi gücü ile gelmiş, Nazan Öncel’imiz.
Sapasağlam, ne yaptığını bilen ve bilinçli, aydın kişiliği ile öncü sanatçılarımızdan.
İyi ki var!
Kıymetliler,
Kıymetli ellerde, kıymeti daha da bilinesiceler!
EMEL SEÇEN
Hep şarkıları ile var.
Sahne performansında belirttiği gibi,“Ben, olduğum gibiyim”, derken; sıfır makyaj ile sahnede varlığından dem vururken; “Ben, böyleyim” diyor ve iyi ki de öyle!
Yoksa o biz, kendimizi bildiğimizden beri, Nazan Öncel, olur muydu hiç!
Kim bilir, kaç kuşak onun şarkıları ile besleniyor, demleniyor, ağlıyor, zıplıyor ve mutlu oluyor.
BEN SOKAK KIZIYIM
Birçok konsere gidiliyor; içlerinden kimin, gösteriş, görüntü ve show dünyası dışında ne kadar “mecburen”, yapmak zorunda oldukları çerçevenin dışına çıkıp, yalın olabildiklerini bulabilmek gerçekten zor. Çünkü sistem, tek kalıp, talep edileni vermek zorunluluğunu kılıyor. İzleyiciden, sanatçıya kadar. Giyeceği kostümden, ağzını açtığında, kullanacağı kelimelere kadar.
Dışını yapabilmek tamamen duruş ve yürek işi.
Simsiyah düz bir elbisenin, iki koluna farklı birinde (solda) iki renk; sarı ve kırmızı, diğerinde (sağ)tek renk, mavi, tüyleri ile adeta kanat takmış gibi, makyajsız ve elinde peçete ile sürekli terini silen, üstelik yılların sanatçısı olmak, kolay olmuyor. Çünkü yılların sanatçısı olmak önce, “aydın” olabilmeyi, alttan besleyen ve temellendiren bir şey, işte o yüzden yaptığı iş ile anılmak, şarkılarının sözleri ile hala damga vuruyor olmak, oldukça önemli.
Küçük çiftlik Parkının ağırlıklı genç izleyicisi, coşku ile Nazan Öncel’in şarkılarına eşlik ederken; artı kendisi ile özdeşleşmiş eseri, “Ben Sokak Kızıyım” derken:
“Salıncakta sallanmadım, Parka gitmedim, şeker almadım, Ne oyuncağım oldu, ne uçurtmam oldu,
Yeni pabuçlarım, ne bayramlığım. Ben çocuk olmadım, Ekmek çaldım fırından, Katık buldum çöplükten,
Polis koştu peşimden, Hırsız polis oynadım.
Renkli boyalarım olmadı, ne okula gittim, ne önlük giydim, ne yavrukurt oldum.
Gittim yattım birinlen, dayak yedim abimden, korkum yoktur itlerden.
BANA İYİ DAVRANMAYIN. BEN SOKAK KIZIYIM.”
Yirmi yedi yıl önceki albümü içinde yer alan şarkı, hala güncelliğini maalesef korumakta ki o yine önce aydın kimliği ile sesleniyor, sıfır makyaj ve yalın bir kostümle.
“Buradan Özge Can’lar, Münevver ve diğerlerine borçluyuz, çünkü hepimiz suçluyuz.” diyor.
Ağırlıklı kadınlar hep birlikte alkışlıyor, nasıl alkışlamasın, her gün ensende baskı, sürekli gözlem, yıllar geçiyor ama öğrenilen tek bir şey olup da ilerleme, maalesef yok.
Ama baskı çok.
Kadın bilmez! Kadın susar! Kadın fazla okumaz! Kadın fazla sorgulamaz! Kadın kısmı itaat eder! Kadın kısmı bilmez! Nereden bilsin!
Nazan Öncel devam ediyor: Etek boyları üzerinden rütbeleri aşağılamada, terfi ettirilen ve namusları bu minimalde gerekirse, linç edilecek kadınlarımıza, seslenerek.
Nasıl olmasın, ben bile konsere giderken giydiğim şort tulum sayesinde Fatih’de:
-Burası Cihangir’mi?
-Tövbe tövbe, ne günlere kaldık!
Laflarını işittim. İşin kötü tarafı bunu sarf edenlerin yine ileri yaşta kadınlar olması.
İşte eğitim, bilinç böyle şekilleniyor.
“Özgürlüğü” unutturulan, önce, bir birey olduğu ve erkeklerle eşit olduğu hala unutturulmaya çalışan kadınlar..
Ama yeni gelen gençler belki olayın daha iyi farkında çünkü “Erkeklerde yanar” parçasında eserin sonunda, “Bizi nikâh paklar” kısmını, tepkisel olduğunu düşünüyorum ki,Nazan Öncel’de, sahneden “Demek ki yanlış mı yapmışım, sonuna yazarak ve yıllarca yanlış mı okumuşuz, mesaj anlaşıldı” demesi boşuna olmasa gerek.
Doğru adamları bulamaya, bulamaya. Kendilerinin her şeyi yapmaya muktedir ancak kadın söz konusu olunca, tepeden aşağı yasaklı dünyasında, göz açtırılmayan kadınlar da, tepki olarak sözleri değiştiriyor. Netice de tek taşını kendi almış kadınlar, var edilmeye çalışılmadı mı?
Yangına sistemsel odun atan çok olurda, sağlam bakmak, ciddi meseledir. Duruş, önemlidir. Ve şu tartışmasız gerçektir ki; saygı ve sevginin olduğu her yer, iki cins içinde gerçek bir cennettir.
Ne kadınlar ki, dünyayı cennete çevirmiştir.
Kıymeti bilenlere düşesiceler!
Sevgili Nazan Öncel’in, bitmesini istemediğimiz ve başlarken sahneye ilk çıkışında ifade etmiş olduğu gibi “Birlikte emek verdik, birlikte yürüdük bu yolları, çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız!” dediği ve finalde de, “Yine görüşeceğiz, CANISAĞOLASICALAR!”, cümlesinde ki gibi kendisinden esin alarak, bitireyim.
Netice de elinde gitarı, yıllar, 1975’i gösterdiğinde, İzmir Radyosunun düzenlediği yarışmada “alaylı” olarak birinci olup, gönüllerimize girecek ilk eşiği geçti. İlk 45’liğini ise henüz 22 yaşında iken çıkardı.
O kıymetlimiz, tırnakları ve kendi gücü ile gelmiş, Nazan Öncel’imiz.
Sapasağlam, ne yaptığını bilen ve bilinçli, aydın kişiliği ile öncü sanatçılarımızdan.
İyi ki var!
Kıymetliler,
Kıymetli ellerde, kıymeti daha da bilinesiceler!
EMEL SEÇEN