Yeminli Mali Müşavir Mehmet Kubilay Özcan, 02.Ağustos.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7524 sayılı Kanun’un 20 ve 22. Maddelerindeki KDV düzenlemeleri hakkında açıklamalarda bulundu.
YMM. Özcan; Bilindiği üzere, Katma Değer Vergisi Kanunu uygulamasında mükelleflerin mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklendiği KDV’nin ilgili dönemde indirilememesi halinde, bu KDV tutarı sonraki döneme devretmekte ve devreden bu KDV’nin indiriminde herhangi bir süre sınırı bulunmamakta idi. Ancak 7524 sayılı Kanun’un 20. ve 22. maddeleri ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “İndirilemeyecek Katma Değer Vergisi” başlıklı 30. ve “Verginin Gider Kaydedilemeyeceği” başlıklı 58. Maddeleri değiştirilerek, beş takvim yılı veya daha fazla süreyle devreden KDV tutarlarının, indirim KDV hesaplarından çıkarılarak özel bir hesaba alınması, mükellefin talebine bağlı olarak yapılacak vergi incelemesi sonucuna göre gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınması düzenlenmektedir.
Düzenleme her ne kadar 01/01/2030 tarihinde yürürlüğe girecek ise de bu uygulama işletmelerin sırtında ağır bir finansman yükü olan KDV sorununa çözüm getirmemektedir.
Bazı gelişmiş ülkelerde mükelleflerin aylık olarak verdikleri beyannamelerde ödedikleri KDV hesapladıkları KDV’den fazla ise aradaki fark işletmelere iade edilmektedir.
Eğer hesaplanan KDV ödenen KDV’den yüksek ise işletmeler ödedikleri KDV’den fazla olan hesapladıkları (tahsil ettikleri) KDV tutarını devlete ödemektedir.
Katma Değer Vergisi özü itibari ile nihai tüketiciler tarafından ödenmektedir. Özellikle enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde işletmeler için devreden KDV tutarı ağır bir finansman yükü olmaktadır. İşletmeler devreden KDV tutarını iade alamadıkları için yüksek faiz oranıyla kredi temin etmek durumunda kalmaktadır.”
Bu yönüyle de aslında bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi mükellefler ile devletin KDV hesaplaşmasının aylık olarak yapılmasının gerekli olduğunun altını çizen Özcan; “devreden KDV hizmet işletmelerinden ziyade, sanayi ve ticaret işletmelerinde mevcuttur. Kimi işletmelerin KDV Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1985 yılından beri devletten KDV alacağı bulunmaktadır.
Devreden KDV işletmeler açısından sırtlarında ağır bir finansman yükü, Devlet açısından ise faizsiz bir finansman kaynağı durumundadır, devreden KDV’nin beş yıl süreyle bekletilip, beş yılın sonunda vergi incelemesi yapılmak suretiyle gider olarak yazılmasına imkan tanınması uygulamasının hayata geçirilmesi halinde işletmelerin mağduriyeti hiçbir şekilde giderilmeyecek, aksine bu finansman yükü ağırlaşarak işletmelerin üzerlerinde kalacaktır.
Bu mağduriyetin önüne geçilmeli ve KDV mükelleflerinin her ay verdikleri beyannamelerde devreden KDV olması durumunda, devir tutarı mükelleflerin hesabına beyan edilen ayı takip eden ay içinde ret ve iade edilmelidir.” dedi.
İŞLETMELERİN SIRTINDAN DEVİR KDV YÜKÜ ALINMALI! yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
YMM. Özcan; Bilindiği üzere, Katma Değer Vergisi Kanunu uygulamasında mükelleflerin mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklendiği KDV’nin ilgili dönemde indirilememesi halinde, bu KDV tutarı sonraki döneme devretmekte ve devreden bu KDV’nin indiriminde herhangi bir süre sınırı bulunmamakta idi. Ancak 7524 sayılı Kanun’un 20. ve 22. maddeleri ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “İndirilemeyecek Katma Değer Vergisi” başlıklı 30. ve “Verginin Gider Kaydedilemeyeceği” başlıklı 58. Maddeleri değiştirilerek, beş takvim yılı veya daha fazla süreyle devreden KDV tutarlarının, indirim KDV hesaplarından çıkarılarak özel bir hesaba alınması, mükellefin talebine bağlı olarak yapılacak vergi incelemesi sonucuna göre gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınması düzenlenmektedir.
Düzenleme her ne kadar 01/01/2030 tarihinde yürürlüğe girecek ise de bu uygulama işletmelerin sırtında ağır bir finansman yükü olan KDV sorununa çözüm getirmemektedir.
Bazı gelişmiş ülkelerde mükelleflerin aylık olarak verdikleri beyannamelerde ödedikleri KDV hesapladıkları KDV’den fazla ise aradaki fark işletmelere iade edilmektedir.
Eğer hesaplanan KDV ödenen KDV’den yüksek ise işletmeler ödedikleri KDV’den fazla olan hesapladıkları (tahsil ettikleri) KDV tutarını devlete ödemektedir.
Katma Değer Vergisi özü itibari ile nihai tüketiciler tarafından ödenmektedir. Özellikle enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde işletmeler için devreden KDV tutarı ağır bir finansman yükü olmaktadır. İşletmeler devreden KDV tutarını iade alamadıkları için yüksek faiz oranıyla kredi temin etmek durumunda kalmaktadır.”
Bu yönüyle de aslında bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi mükellefler ile devletin KDV hesaplaşmasının aylık olarak yapılmasının gerekli olduğunun altını çizen Özcan; “devreden KDV hizmet işletmelerinden ziyade, sanayi ve ticaret işletmelerinde mevcuttur. Kimi işletmelerin KDV Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1985 yılından beri devletten KDV alacağı bulunmaktadır.
Devreden KDV işletmeler açısından sırtlarında ağır bir finansman yükü, Devlet açısından ise faizsiz bir finansman kaynağı durumundadır, devreden KDV’nin beş yıl süreyle bekletilip, beş yılın sonunda vergi incelemesi yapılmak suretiyle gider olarak yazılmasına imkan tanınması uygulamasının hayata geçirilmesi halinde işletmelerin mağduriyeti hiçbir şekilde giderilmeyecek, aksine bu finansman yükü ağırlaşarak işletmelerin üzerlerinde kalacaktır.
Bu mağduriyetin önüne geçilmeli ve KDV mükelleflerinin her ay verdikleri beyannamelerde devreden KDV olması durumunda, devir tutarı mükelleflerin hesabına beyan edilen ayı takip eden ay içinde ret ve iade edilmelidir.” dedi.
İŞLETMELERİN SIRTINDAN DEVİR KDV YÜKÜ ALINMALI! yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.