Şemsettin_Akyurt
Member
- Katılım
- 25 Eyl 2023
- Mesajlar
- 11,438
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 16
Günümüz futbol piyasasını ele geçiren menajerler, faaliyetleri çerçevesinde amaçların gerçekleştirilmek için, top oynayan her canlıyı tüketim aracı olarak görmektedirler. Kendine has oluşturulan piyasa koşulları içerisinde kendilerine özgü sosyal davranış ve sosyal etkileşim (!) biçimleri futbolcuları futbol sermayesinin birer sömürü göstergesi haline getirdi. Haliyle, kapitalist sistem içinde amaçlarının gerçekleşmesinde önemli rol oynayan tüketim aracı futbolcular, kulüp yöneticilerinin de dahil olduğu sistemin sahip olduğu kültürel sermayenin-rantının bir göstergesi haline gelmiştir. İşte bu kapsamda Semih Kılıçsoy’u incelemekte yarar var. Yani, bir ‘meta’ haline getirilerek pazarlanmaya çalışılan genç bir futbolcuyu incelenmesinden bahsediyorum… Bu bağlamda, doğru olana yöneliş ve yeteneğinin geliştirilmesi hedef olmaktan çıkmış, tüketimde ve ticarette var olmanın simgesi olmuştur. Bu sürece Feyyaz Uçar’ın açıklamaları üzerinden baktığımızda-belki de Semih’in transfer söylentisini eleştirmek istemiş olmasına rağmen-verdiği görüntü ondan istenileni yaparak bir ticaret ortamının oluşmasını sağlıyormuş gibi oldu. Çünkü, Feyyaz Uçar’dan beklenti, futbolun içinden gelen birinin kulüp çıkarları çerçevesinde, Semih’in yeteneklerini kullanacak ve takımı bir başka boyuta taşınmasında katkı sağlayacak süreci yönetmektir. Aksine, bu süreci bertaraf ederek, ticaret adına transfer üzerinden hemen bir komu oyu yaratmanın futbolun iç işleyişi ile bir alakası yoktur. Bu aynı, Samet Aybaba’nın takımın geleceğini ve başarının temel koşullarını düşünmeyerek 5 futbolcuyu kadro dışı bırakarak kendine kontrol edebileceği alan yaratması gibi bir şeydir. Mesela Bayern Münih’te hiçbir profesyonel yönetici bunları yapmaz… Kulüp içindeki üretim mekanizmasının yarattığı değerler, o kulübün hafızasında anlam ve semboller dünyasının çerçevesini çizer ve nesilden nesle görsel, sözlü veya yazılı olarak aktarılırlar. Tarihte takım değerlerinden yoksun hiçbir kulüp camiası görülmemiştir. Ajax ve Barselona’da Cruyff, Bayern Münih’te Bechanbauer, Madrid’de De Stefano, Liverpool’da Daglish, Roma’da Totti… Tüm bu isimlerin yarattığı değer kulüp başarıları ile özleşip tarihe mal olmuştur. Üretim sadece tüketim için kurgulanan bir başlangıç değildir. Değerler bütünü içerisinde kalıcı sonuçlar-başarılar oluşturan ve sadece kendine ait olmayan, tüm dünyaya, komu oyuna mal olmuş bir kimlikten bahsedilmektedir. Ve sitem kendini yenileyerek devam etmek zorundadır. Semih Kılıçsoy ve-ben Demir Ege’yi de işin içine katarak devam etmek istiyorum-her iki oyuncunun alt yapıdan gelerek A-takım seviyesinde oynamaları ve üst düzey performans göstermeleri-zaten alt yapıdan beklenilen sonuçtur. Tabii ki belirli bir skalanın üstündeki değere transfer olursa bu açıklanabilir bir sonuç olur. Ama, sadece yapılması gereken transferlere kaynak sağlamak açısından bir operasyon oluşursa bu başka bir konu olur. Esas olan, bu oyuncuların katkılarının devamlılığı ile takımın Avrupa kupalarında ve ligde elde edecekleri sonuçlardaki pozitif etkileridir. Ancak bu süreç sonucunda kendilerine ve takıma katacakları katma değer karşılığını bulunca transfer olmaları gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Çünkü, buradaki esas beklenti kendi yerlerini alacak oyuncuların tekrar bu üretim mekanizması içinden çıkartılarak devamlılığın sağlanmasıdır. Buranın sekteye uğraması ve istenilen katma değerin yaratılmadan yapılacak transferler sonuç olarak kulübe zarar vereceği gibi, sadece menajerlere ve bu transferden komisyon alacaklara ciddi katkı sağlar. Futbolun endüstrileşme sürecine baktığımızda, futbol ekonomisinin büyümesinin yanında; futbol oyun kurgusu içindeki rekabet bertaraf edilerek ve futbolun tüm paydaşlarını metalaştırarak-ekonomik anlamda acımasız bir rekabet ortamının varlığı futbol sahaları için de geçerli olmuştur. Bu acımasız ortamdaki gelişmeler, futbolu artık sadece oynamak ve haz almak için değil, kazanmak ve başarmak için ön plana çıkartmıştır. Endüstriyelleşmeyle birlikte bir yatırım alanına dönüşen futbol, artık salt sonuç ve sonuç üzerinden elde edilecek ‘rant’ için oynanır hâle gelmiştir. İşte bu ‘rant’ oyunu futbol oyununu bozmaktadır. Eğer Beşiktaş tarihsel kültürel derinliğini korumak istiyorsa ve çok sömürülmesine rağmen-Seba dönemi üzerinden bir beklentiye cevap arıyorsa, muhakkak suretle üretim kurgusu üzerinden hareket ederek bu vahşi sistem içerisinde kendine doğru pozisyonu alıp menajerlerin ele geçirdiği kulübü geri kazanmak zorundadır. Başkan Sayın Arat, çözemediği teknik direktör sorunu üzerinden dolayı mecburen gittiği ve anlaştığı Ahmet Bulut-Mendes ikilisi üzerinden süreci devam ettirmeye çalışırken, bu durumu inkâr edeceği yerde sürecin doğru yönetilmesini sağlamak zorundadır. Her kulüp menajerlerle çalışmak zorundadır. Buradaki mesele, alınan futbolculara ödenecek olan paralar ve komisyonlarda gerçek değerlerinin bulunmasıdır. Mendes bu kulübü iyi tanıyor ve neler yapabileceğinin-kulüp aleyhine-farkındadır. Sorun yönetimin burada net duruş sergileyip sergileyemeyeceğidir. Çünkü, kulüp eğer süreci daha bu noktada doğru yönetemezse-tıpkı Rıdvan, Emirhan ve Serdar’da olduğu gibi-Semih Kılıçsoy’da da ciddi bir kayıp yaşayabilir. Sayın Arat 60 gün üzerinden yapılan eleştirileri haksızlık olarak tanımlıyor ama, kendisi 1,5 yıldır hazırlandığını ve tüm projeleriyle hazır olduğunu beyan etmesinin karşılığı oluşmadığı için eleştirildiğini de kabul etmek zorundadır. Kulüp başkanları ile çekilen resimleri kendi başkanlığı süreci içerisinde çözüm referansı olarak sunması popülist bir tavırdır. İş ilişkilerinde olduğu gibi futbolu yönetmekte profesyonel bir kadroya ve zihniyete sahip olmaktan geçer. O başkanlar ve o kulüpteki oyuncular bu bilinçle hareket edince sayın başkan maalesef karşılık bulamadı. Sonuç kendinin başarısızlığı olarak yansıdı. Bu yönetim mekanizması içerisinde, Semih Kılıçsoy transferi üzerinde yönetimin hata yapma lüksü yoktur. Aksi taktirde oyuncu ve kulüp açısından büyük zarar oluşur. Uluslararası alanda başarıyı kurumsallaştırmış kulüplerinin işletme modellerinin incelersek; başarılı olmalarının temelinde-bugünkü geçerli olan kurgunun asırlık tarihlerinden gelen köklü kültür ve değerlerine uyarlanmasının, kalıcı ve karlı bir strateji olarak uzun vadedeki süreç içerisinde izlenebilecek bir yol haritası olarak gerçekleştirebilmeleridir. Müslüm Gülhan | BirGün