KAFKAS DAĞLARININ GÖLGESİNDE, GÜRCİSTAN
USHGULİ – CHAZHASHİ
Ülkenin Svaneti bölgesine ulaşım oldukça yorucu, ama; Mestia’ya hele hele göz karartıp 5203 metre yüksekliğindeki Shkhara Dağı eteklerindeki Ushguli ve Chazhashi köylerine gitmek, sarsıcı güzelliklerle ödüllendiriyor gezginleri.
2100 metre rakımda olduğundan yaz mevsiminde bile yemyeşil pastoral Enguri Vadisi, Svaneti’nin bin yıllık geçmişinin tanığı Svan savunma kuleleri Avrupa’nın sürekli yaşanan en yüksek yerleşim yeri.
Geniş bir avlu içindeki minik Lamaria Şapeli, Svanlar için çok değerli ikonik ögeler barındırıyor. Kafkas Dağları’nın haşmeti karşısında insan kibiri donup yerlere dökülüyor, tozla toprakla hemhâl oluyor…
Zugdidi tren istasyonunda tanıştığım Gürcü ve İngiliz arkadaşlarla birlikte kalıyoruz Mestia’da Levan’ın evinde. Levan bir gün Lada jipiyle Tetnuldi Dağı’nın eteklerinde Svan kuleleri ile muhteşem bir Svaneti köyüne götüreceğini söylüyor.
İki kez lastiğimiz patlıyor, bir keresinde bujiler ıslandığı için bir göletin ortasında kalakalıyoruz. Levan tedirgin, durup durup, arabadan gelen sesleri dinliyor. Ushguli’nin güzelliklerine doyamadan fotoğraflarını çekerek ayrılıyoruz akşamüzeri. Henüz on kilometre gidemeden yerinde kalakalıyor jip. Lastik sökülüyor, diskte mekanik bir sorun olmalı. Levan sorunu çözemeyince, arkadan gelen arkadaşlarının aracı ile yakın köylere usta bakmaya gidiyor. Bekleme sürecinde hava soğumaya başladı. Arızalı aracın içinde, votkanın da verdiği rehavetle uyumuşum. Uyandığımda, etrafımda bir sürü adam ve Land Cruıser jipler görüyor, hayırdır diyerek iniyorum. Hava adamakıllı soğumuş, Beka, dallardan ateş yakmış, üç arkadaş ateşin başında sohbet ediyorlar. Levan, suratı karmakarışık, gözlerini tekerleğe dikmiş, boş gözlerle bakıp duruyor. Anlıyorum artık, bu araç bu gece burada kalacak. Bulunduğumuz dağ yoluna sessizlik ve daha da soğuk hâkim oluyor. Levan da araçtan umudunu kesmiş, bulduğu su şişelerine, jipteki benzini doldurmaya çalışıyor, gece, çalmasınlar diye.
Soğuktan sığındığımız aracımızın içi giderek buzdolabına dönüşüyor. Derken, bir araç geliyor, arka koltuğa kucak kucağa oturuyor, titreyerek Mestia’daki sıcak odamıza dönüyoruz.
STEPHANSMİNDA ( KAZBEGİ )
Bir başka gün, Tiflis’in Didube garajından kalkan Marşrutka, üç saat boyunca görsel algı sınırlarımı zorlayan panoramalardan sonra Kazbegi’nin Stalinis Meydanına getiriyor. Adını 5047 m. yüksekliğindeki dağdan alan Kazbegi, şimdilerde Stephansminda adıyla anılıyor. Gürcülerin ünlü gerçekçi yazarı Aleksandr Kazbegi’nin heykeli Stalinis Meydanındaki odamın yanıbaşında. Perdeyi açıp, Koba’dan bahsediyorum O’na. Bizde İnce Mehmet, Batıda Robin Hood ne ise Gürcü halkı için de Koba, sömürüye isyan etmiş bir halk kahramanıdır. Hatta, Stalin bu kahramana öykünerek Koba kod adını kullanmış.
Kazbegi Dağının yanıbaşında, Gergeti köyünün üzerinde 2172 rakımlı tepede Gergeti Manastırı ( Stephansminda Sameba ) 14. Yüzyıldan bu yana, Güney Kafkas Dağlarının vahşiliğine inat, estetik silüetler sunuyor. Amacım, Kazbegi Dağının 5047 m. yüksekliğinde, karlı zirvelerinin önündeki, yemyeşil tepede yükselen Tsiminda Samebo Kilisesine çıkmak. Tiflis’teki altın çatılı kilise ile aynı adı taşıyor. Bir yandan da; yağmur başlarsa diye huzursuzum. Zira, 1.5 saat tırmanmak zorundayım Tsiminda Samebo’nun bulunduğu tepeye, tepe etrafında spiraller çizerek yükselen yol, nefesimi de kesecek anlaşılan. Ortalıkta kimseler yok, başıma bir bela gelse, gören, kurtaran olmayacak. Gerçekten de, kanter içinde, rengarenk kır çiçekleri ve kadife gibi yemyeşil çimenler arasında geçen sıkı bir yürüyüş, 1.5 saatten sonra kilisenin bulunduğu tepeye ulaştırıyor.
Akşamüzeri, Tiflis’ten Vladikafkas’a, Terek nehri ile yoldaşlık yaparak ilerleyen tarihî Gürcü Askeri Yolu boyunca yürüyorum, sürüler ağır adımlarla yuvalarına dönüyor. Üşüyorum, girdiğim yarı ev yarı bakkal mekânda şarap istiyorum. Genç kıza gözlerinin çok güzel olduğunu söyleyince masadaki şişeyi alıp, annesine sesleniyor ve kendi yaptıkları şaraptan doldurup uzatıyor, kızarmış yanakları daha da kızarıyor gözgöze geldiğimizde.
Buzhaneye dönmüş odamda, perdeler açık, ışıklar kapalı, Kazbegi’ye lâf atıyorum yalnızlığımı paylaşmak için; “ benim halkım vatan savunmasına şenliğe gider gibi giderdi. “ diyor ve gece boyu bir daha konuşmuyor benimle…
METİN DENİZMEN- KAFKAS DAĞLARININ GÖLGESİNDE, GÜRCİSTAN yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
USHGULİ – CHAZHASHİ
Ülkenin Svaneti bölgesine ulaşım oldukça yorucu, ama; Mestia’ya hele hele göz karartıp 5203 metre yüksekliğindeki Shkhara Dağı eteklerindeki Ushguli ve Chazhashi köylerine gitmek, sarsıcı güzelliklerle ödüllendiriyor gezginleri.
2100 metre rakımda olduğundan yaz mevsiminde bile yemyeşil pastoral Enguri Vadisi, Svaneti’nin bin yıllık geçmişinin tanığı Svan savunma kuleleri Avrupa’nın sürekli yaşanan en yüksek yerleşim yeri.
Geniş bir avlu içindeki minik Lamaria Şapeli, Svanlar için çok değerli ikonik ögeler barındırıyor. Kafkas Dağları’nın haşmeti karşısında insan kibiri donup yerlere dökülüyor, tozla toprakla hemhâl oluyor…
Zugdidi tren istasyonunda tanıştığım Gürcü ve İngiliz arkadaşlarla birlikte kalıyoruz Mestia’da Levan’ın evinde. Levan bir gün Lada jipiyle Tetnuldi Dağı’nın eteklerinde Svan kuleleri ile muhteşem bir Svaneti köyüne götüreceğini söylüyor.
İki kez lastiğimiz patlıyor, bir keresinde bujiler ıslandığı için bir göletin ortasında kalakalıyoruz. Levan tedirgin, durup durup, arabadan gelen sesleri dinliyor. Ushguli’nin güzelliklerine doyamadan fotoğraflarını çekerek ayrılıyoruz akşamüzeri. Henüz on kilometre gidemeden yerinde kalakalıyor jip. Lastik sökülüyor, diskte mekanik bir sorun olmalı. Levan sorunu çözemeyince, arkadan gelen arkadaşlarının aracı ile yakın köylere usta bakmaya gidiyor. Bekleme sürecinde hava soğumaya başladı. Arızalı aracın içinde, votkanın da verdiği rehavetle uyumuşum. Uyandığımda, etrafımda bir sürü adam ve Land Cruıser jipler görüyor, hayırdır diyerek iniyorum. Hava adamakıllı soğumuş, Beka, dallardan ateş yakmış, üç arkadaş ateşin başında sohbet ediyorlar. Levan, suratı karmakarışık, gözlerini tekerleğe dikmiş, boş gözlerle bakıp duruyor. Anlıyorum artık, bu araç bu gece burada kalacak. Bulunduğumuz dağ yoluna sessizlik ve daha da soğuk hâkim oluyor. Levan da araçtan umudunu kesmiş, bulduğu su şişelerine, jipteki benzini doldurmaya çalışıyor, gece, çalmasınlar diye.
Soğuktan sığındığımız aracımızın içi giderek buzdolabına dönüşüyor. Derken, bir araç geliyor, arka koltuğa kucak kucağa oturuyor, titreyerek Mestia’daki sıcak odamıza dönüyoruz.
STEPHANSMİNDA ( KAZBEGİ )
Bir başka gün, Tiflis’in Didube garajından kalkan Marşrutka, üç saat boyunca görsel algı sınırlarımı zorlayan panoramalardan sonra Kazbegi’nin Stalinis Meydanına getiriyor. Adını 5047 m. yüksekliğindeki dağdan alan Kazbegi, şimdilerde Stephansminda adıyla anılıyor. Gürcülerin ünlü gerçekçi yazarı Aleksandr Kazbegi’nin heykeli Stalinis Meydanındaki odamın yanıbaşında. Perdeyi açıp, Koba’dan bahsediyorum O’na. Bizde İnce Mehmet, Batıda Robin Hood ne ise Gürcü halkı için de Koba, sömürüye isyan etmiş bir halk kahramanıdır. Hatta, Stalin bu kahramana öykünerek Koba kod adını kullanmış.
Kazbegi Dağının yanıbaşında, Gergeti köyünün üzerinde 2172 rakımlı tepede Gergeti Manastırı ( Stephansminda Sameba ) 14. Yüzyıldan bu yana, Güney Kafkas Dağlarının vahşiliğine inat, estetik silüetler sunuyor. Amacım, Kazbegi Dağının 5047 m. yüksekliğinde, karlı zirvelerinin önündeki, yemyeşil tepede yükselen Tsiminda Samebo Kilisesine çıkmak. Tiflis’teki altın çatılı kilise ile aynı adı taşıyor. Bir yandan da; yağmur başlarsa diye huzursuzum. Zira, 1.5 saat tırmanmak zorundayım Tsiminda Samebo’nun bulunduğu tepeye, tepe etrafında spiraller çizerek yükselen yol, nefesimi de kesecek anlaşılan. Ortalıkta kimseler yok, başıma bir bela gelse, gören, kurtaran olmayacak. Gerçekten de, kanter içinde, rengarenk kır çiçekleri ve kadife gibi yemyeşil çimenler arasında geçen sıkı bir yürüyüş, 1.5 saatten sonra kilisenin bulunduğu tepeye ulaştırıyor.
Akşamüzeri, Tiflis’ten Vladikafkas’a, Terek nehri ile yoldaşlık yaparak ilerleyen tarihî Gürcü Askeri Yolu boyunca yürüyorum, sürüler ağır adımlarla yuvalarına dönüyor. Üşüyorum, girdiğim yarı ev yarı bakkal mekânda şarap istiyorum. Genç kıza gözlerinin çok güzel olduğunu söyleyince masadaki şişeyi alıp, annesine sesleniyor ve kendi yaptıkları şaraptan doldurup uzatıyor, kızarmış yanakları daha da kızarıyor gözgöze geldiğimizde.
Buzhaneye dönmüş odamda, perdeler açık, ışıklar kapalı, Kazbegi’ye lâf atıyorum yalnızlığımı paylaşmak için; “ benim halkım vatan savunmasına şenliğe gider gibi giderdi. “ diyor ve gece boyu bir daha konuşmuyor benimle…
METİN DENİZMEN- KAFKAS DAĞLARININ GÖLGESİNDE, GÜRCİSTAN yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.