Daha her şey çok sıcak. Hatta tencere aslında daha yeni fokurduyor denebilir. Bu ortamda bundan sonrasına ilişkin kestirim yapmak hem kolay, bir o kadar da riskli. Ama önümüzdeki dönemde sıkça tartışılacak bazı başlıklara değinmek yararlı olacaktır.
1-İsrail yerle bir olan imajını toparlamaya çalışacak.
İsrail bugüne kadar bir “yenilmezlik imajının” gölgesindeydi. En güçlü ordu onlardaydı, askeri-teknolojik yetenekleri bölgedeki diğer güçlerin çok üzerindeydi ve kesintisiz Amerikan desteği, bu farkı her geçen gün İsrail lehine arttırıyordu.
Bu askeri gücü yenilmez kılan bir diğer şey, adeta efsaneleştirdikleri istihbarat servisleriydi. Hem MOSSAD, hem SHİN-BET uçan kuştan haberdardı. Bu iki örgütün gözlerinden kaçmak için küçük tek kişilik ani eylemler dışında bir yol yoktu.
Cumartesiden beri bu imaj yerle bir olmuş durumda. Arı vızıltısını duyan kulaklar, binlerce rokatin ateşlenme hazırlığını duyamadı. “Yeraltındaki böcekleri, havadaki serçeleri tespit eden” sensörler yüzlerce Hamas militanını göremedi. İsrail’in çok övündüğü “Demir Kubbesi,” pek çoğu ilkel sayılabilecek Hamas roketlerine karşı gerekli korumayı sağlayamadı.
İsrail’in birinci hedefi bu yenilmezlik iddiasını ve korkutucu gücünü bölgede yeniden hissettirmek olacaktır. Bu uğurda, o meşhur acımasızlıklarının dozunu arttırmaları beklenmeli. Gazze’nin ötesinde özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da büyük operasyonlar kaçınılmaz gibi.
2-Savaş ne kadar genişler
İsrail yönetiminin Gazze, Doğu Kudüs ve Batı Şeria ile sınırlı kalacağına ihtimal vermek pek olası değil. Akla gelen ilk cephe Lübnan Hizbullah’ı. Hatta daha şimdiden sınırda çatışma ve karşılıklı saldırı haberleri geliyor. Savaşın Lübnan’a yayılması bölgenin tamamında etkisini hissettirecektir. Bir diğer kritik nokta, Suriye’nin güneyindeki İran destekli gruplar.
Savaşın İran’a uzanıp uzanmayacağı en kritik başlık.
Komplo teorisyenleri Türkiye’deki Afganlar, Azeri-İsrail işbirliği ve İran’ın son Karabağ savaşındaki tutumunu hatırlatarak Türkiye’nin de içinde kalabileceği bir Savaş’ın tamtamlarını çalıyor. Hatta Amerika’nın Afganistan’dan ani çıkışı ve İran’ın geleneksel düşmanı Taliban’a bırakılan tonlarca mühimmat da bu noktada dile getirilebilir.
Savaş’ın İran’a uzanması elbette imkânsız değil. Ama bölge ülkelerinin her birini uzun yıllar etkileyecek böylesi bir tuzağa düşmesi de pek mümkün değil.
Çatışmanın bölgenin geri kalanına yayılma olasılığı petrol ticareti ve enerji arzı konusunda da bir dizi tartışmayı beraberinde getirecek. Suudi Arabistan ve Rusya'nın aylarca süren keskin üretim kesintileri nedeniyle piyasa zaten hassas.
Özellikle İran’a yönelik bir misilleme saldırısı, Tahran'ın daha önce kapatma tehdidinde bulunduğu hayati önem taşıyan nakliye arteri olan Hürmüz Boğazı'na yönelik endişeleri yeniden alevlendirebilir. Ayrıca ABD'nin, İran'ın petrol ihracatında yeniden canlanan akışa yeniden müdahale etmesi ihtimali de var.
3-Netanyahu kritik eşikte
Türkiye’de pek çokları, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyla gücünü yeniden konsolide edeceği görüşünde. Ama bu iş bu kadar kolay değil. Netanyahu, öyle ya da böyle bu son saldırıdaki zaafiyetin hesabını vermek zorunda kalacak. Özellikle aşırı dinci ve ırkçı ortaklarına verdiği tavizler, bu isimlerle ortaklık kurmak uğruna güvenlik sisteminde yaptığı değişiklikler ciddi şekilde tartışılacak.
Bu çerçevede bu güvenlik şemsiyesi için harcanmış milyarlarca doların da hesabının gündeme geleceği aşikâr. İsrail’in en yolsuz hükümeti iş başında zira…
İsrail sağının “Bibi bizi korur” algısı tuzla buz oldu. Netanyahu’nun İsrail’in yenilmezlik algısını yeniden inşa etmesi şart. Ama önünde zorlu bir başka konu var. Esirler.
4-Önce esirler
İsrail’le ilgili her türlü analizde İsrail’in kurucularından Ben Gurion’un o meşhur sözünü akılda tutmak lazım. “Bir İsraillinin hayatı karşılığında ödenecek büyük bir bedel olduğunu bilmezlerse, bu topraklarda biz var olamayız.”
İsrail Hükümeti’nin Hamas’a bu büyük bedeli ödetmek için can attığı malum. Ama çok ciddi bir çıkmazı var. Sayıları hala belirsiz onlarca, belki yüzlerce esir. Bu esirler şu anda canlı kalkan olarak Gazze’nin dört bir yanına dağılmış durumda. Tabii asıl amaç, İsrail hapishanelerindeki binlerce mahkûmun serbest kalması için yapılacak esir takası.
Hamas'ın İsrail'le 2011 yılında yaptığı esir takası anlaşması çerçevesinde, bir İsrail askeri (Gilad Şalit) karşılığında hapishanelerdeki 1027 Filistinli tutuklu serbest bırakılmıştı. Şu anda Hamas’ın elinde çok sayıda yüksek rütbeli subay var.
Hamas, özellikle Kassam Tugayı liderlerinin serbest bırakılması için ısrarlı olacaktır. Abdullah el-Bergusi, Hasan Selame, Abbas es-Seyyid gibi onlarca kez müebbet almış Filistinliler, bu takasın olmazsa olmazları. Hamas, Fetih Hareketi Merkez Komite üyesi Mervan el-Bergusi ve İslami Cihad’dan Muhammed Kasım Arıda gibi isimlerin de serbest kalması için ısrarcı olacaktır. Böylesi bir anlaşmanın, Hamas’ın Filistinliler arasındaki etkisini ve popülaritesini çok daha arttıracağı şüphesiz.
Şimdilik İsrail'in aşırı sağ kabinesinin "en tehlikeli" olarak nitelendirdiği bu isimlerin serbest bırakılmasına nasıl yaklaşacağı belirsiz. Ama önceki deneyimler, eninde sonunda bir anlaşmaya razı olacaklarını düşündürüyor.
5-Ukrayna’nın başı belada
Hamas’ın saldırılarıyla Ukrayna’nın ne alakası var diyeceksiniz. Aslında çok var.
Ocak ayında New York Times, ABD'nin Ukrayna’ya sağladığı top mermilerini İsrail'in içinde bulunan " az bilinen bir mühimmat stokundan" çektiğini yazmıştı. Hamas’ın binlerce roketini durdurmaya çalışan İsrail’in yeni operasyonları için ciddi miktarda mühimmat yardımına ihtiyaç duyacağı açık.
ABD yönetimi, seçimler birkaç ay kalmışken, güçlü İsrail lobisine kırmızı halılar sermek durumunda. Başkan Biden’ın Netanyahu’yla gerilimi dolayısıyla takındığı tavır, Cumhuriyetçiler, özellikle de Trump tarafından “bu son zaafın nedenlerinden biri” olarak sıkça vurgulanacaktır.
Hali hazırda Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımlar konusunda Kongreyi ikna etmekte zorlanan Amerikan yönetimi, şimdi – zaten giderek kritik seviyelere yaklaşan- cephanesinin önemli bir kısmını İsrail’e aktarmak zorunda. Hatta istihbarat olanaklarının (uydular gibi) önemli bir kısmını da yine İsrail’e yönlendirmek zorunda kalabilir.
Amerika’da “İsrail mi Ukrayna mı?” sorusuna verilecek yanıt belli.
6-Suudi Arabistan ve Körfez’le yakınlaşma başka bahara
Pek çok analistin ortak görüşü, Hamas’ın bu saldırısının asıl hedefinin Suudi Arabistan ve bazı Körfez ülkelerinin İsrail’le başlattıkları hassas yakınlaşma süreci olduğu yönünde. İsrail’in olası acımasız intikamı, bu sürecin uzunca bir süre sürüncemede kalacağı bir neden-sonuç ilişkisi yaratacak. Bu durum, seçimler öncesi bu yakınlaşmayı imzaya bağlamayı planlayan Biden Yönetiminin bu planlarını alt üst edecek gibi görünüyor.
Hamas’ı bu saldırısı, Ortadoğu’da barış için asli konunun Filistin olduğunu Arap liderlere hatırlatmak için çok kritikti. En büyük başarısı da bu aslında; “Filistinsiz barış olmaz.”
7-Hint Koridoru da askıda
Son yapılan G20 Liderler Zirvesi’nde büyük bir gürültüyle ilan edilen "Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)" da bu son yaşananların olumsuz etkileyeceği bir diğer konu. Önerilen koridor, Hindistan'dan Birleşik Arap Emirlikleri'ne uzanıp, ardından Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'i geçerek Avrupa'ya bağlanacak. Bu hat için topraklarını kullandırması gereken bu 3 Arap ülkesinin İsrail’le böyle bir projede bir arada olmaya pek hevesli olamayacağı ortada. En azından kısa vadede.
8-Peki ya Filistin
Hamas'ın saldırısı ve mahkûmlarla takas etmek için çocukları, kadınları ve yaşlıları kaçırması birçok kişi tarafından ulusal kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak kolaylıkla meşrulaştırılabilir. Ama sosyal medyada paylaşılan içerikler, Filistin davasının ahlaki meşruiyetinin sorgulanmasına da yol açtı.
Arafat’ın taş atan küçük generalleri Filistin mücadelesinin dönüm noktalarından biriydi. Bugün Batı’da Filistin Davası’na olan desteğin altyapısını bu çocuklar sağlamıştı. Ama bu generaller artık büyüdü ve radikalleşti. Batı kamuoyu onları İŞİD benzeri cihatçı yapılardan ayırmakta giderek zorlanıyor. Türkiye’de bile bu anlamda hararetli bir tartışma var.
Batılı yöneticiler çoktan İsrail’in kendini savunma hakkını vurgulayan açıklamalar yaptı. Geleneksel olarak Filistin’e yakın duran Rusya ve Çin bile dengeli bir tutum sergilemeye dikkat etti.
Hamas’ın paylaştığı son görüntüler kınanmalı, evet. Ama İsrail’in on yıllardır Filistinlilere yaşattığı cehennemi de unutturmamalı.
1-İsrail yerle bir olan imajını toparlamaya çalışacak.
İsrail bugüne kadar bir “yenilmezlik imajının” gölgesindeydi. En güçlü ordu onlardaydı, askeri-teknolojik yetenekleri bölgedeki diğer güçlerin çok üzerindeydi ve kesintisiz Amerikan desteği, bu farkı her geçen gün İsrail lehine arttırıyordu.
Bu askeri gücü yenilmez kılan bir diğer şey, adeta efsaneleştirdikleri istihbarat servisleriydi. Hem MOSSAD, hem SHİN-BET uçan kuştan haberdardı. Bu iki örgütün gözlerinden kaçmak için küçük tek kişilik ani eylemler dışında bir yol yoktu.
Cumartesiden beri bu imaj yerle bir olmuş durumda. Arı vızıltısını duyan kulaklar, binlerce rokatin ateşlenme hazırlığını duyamadı. “Yeraltındaki böcekleri, havadaki serçeleri tespit eden” sensörler yüzlerce Hamas militanını göremedi. İsrail’in çok övündüğü “Demir Kubbesi,” pek çoğu ilkel sayılabilecek Hamas roketlerine karşı gerekli korumayı sağlayamadı.
İsrail’in birinci hedefi bu yenilmezlik iddiasını ve korkutucu gücünü bölgede yeniden hissettirmek olacaktır. Bu uğurda, o meşhur acımasızlıklarının dozunu arttırmaları beklenmeli. Gazze’nin ötesinde özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da büyük operasyonlar kaçınılmaz gibi.
2-Savaş ne kadar genişler
İsrail yönetiminin Gazze, Doğu Kudüs ve Batı Şeria ile sınırlı kalacağına ihtimal vermek pek olası değil. Akla gelen ilk cephe Lübnan Hizbullah’ı. Hatta daha şimdiden sınırda çatışma ve karşılıklı saldırı haberleri geliyor. Savaşın Lübnan’a yayılması bölgenin tamamında etkisini hissettirecektir. Bir diğer kritik nokta, Suriye’nin güneyindeki İran destekli gruplar.
Savaşın İran’a uzanıp uzanmayacağı en kritik başlık.
Komplo teorisyenleri Türkiye’deki Afganlar, Azeri-İsrail işbirliği ve İran’ın son Karabağ savaşındaki tutumunu hatırlatarak Türkiye’nin de içinde kalabileceği bir Savaş’ın tamtamlarını çalıyor. Hatta Amerika’nın Afganistan’dan ani çıkışı ve İran’ın geleneksel düşmanı Taliban’a bırakılan tonlarca mühimmat da bu noktada dile getirilebilir.
Savaş’ın İran’a uzanması elbette imkânsız değil. Ama bölge ülkelerinin her birini uzun yıllar etkileyecek böylesi bir tuzağa düşmesi de pek mümkün değil.
Çatışmanın bölgenin geri kalanına yayılma olasılığı petrol ticareti ve enerji arzı konusunda da bir dizi tartışmayı beraberinde getirecek. Suudi Arabistan ve Rusya'nın aylarca süren keskin üretim kesintileri nedeniyle piyasa zaten hassas.
Özellikle İran’a yönelik bir misilleme saldırısı, Tahran'ın daha önce kapatma tehdidinde bulunduğu hayati önem taşıyan nakliye arteri olan Hürmüz Boğazı'na yönelik endişeleri yeniden alevlendirebilir. Ayrıca ABD'nin, İran'ın petrol ihracatında yeniden canlanan akışa yeniden müdahale etmesi ihtimali de var.
3-Netanyahu kritik eşikte
Türkiye’de pek çokları, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyla gücünü yeniden konsolide edeceği görüşünde. Ama bu iş bu kadar kolay değil. Netanyahu, öyle ya da böyle bu son saldırıdaki zaafiyetin hesabını vermek zorunda kalacak. Özellikle aşırı dinci ve ırkçı ortaklarına verdiği tavizler, bu isimlerle ortaklık kurmak uğruna güvenlik sisteminde yaptığı değişiklikler ciddi şekilde tartışılacak.
Bu çerçevede bu güvenlik şemsiyesi için harcanmış milyarlarca doların da hesabının gündeme geleceği aşikâr. İsrail’in en yolsuz hükümeti iş başında zira…
İsrail sağının “Bibi bizi korur” algısı tuzla buz oldu. Netanyahu’nun İsrail’in yenilmezlik algısını yeniden inşa etmesi şart. Ama önünde zorlu bir başka konu var. Esirler.
4-Önce esirler
İsrail’le ilgili her türlü analizde İsrail’in kurucularından Ben Gurion’un o meşhur sözünü akılda tutmak lazım. “Bir İsraillinin hayatı karşılığında ödenecek büyük bir bedel olduğunu bilmezlerse, bu topraklarda biz var olamayız.”
İsrail Hükümeti’nin Hamas’a bu büyük bedeli ödetmek için can attığı malum. Ama çok ciddi bir çıkmazı var. Sayıları hala belirsiz onlarca, belki yüzlerce esir. Bu esirler şu anda canlı kalkan olarak Gazze’nin dört bir yanına dağılmış durumda. Tabii asıl amaç, İsrail hapishanelerindeki binlerce mahkûmun serbest kalması için yapılacak esir takası.
Hamas'ın İsrail'le 2011 yılında yaptığı esir takası anlaşması çerçevesinde, bir İsrail askeri (Gilad Şalit) karşılığında hapishanelerdeki 1027 Filistinli tutuklu serbest bırakılmıştı. Şu anda Hamas’ın elinde çok sayıda yüksek rütbeli subay var.
Hamas, özellikle Kassam Tugayı liderlerinin serbest bırakılması için ısrarlı olacaktır. Abdullah el-Bergusi, Hasan Selame, Abbas es-Seyyid gibi onlarca kez müebbet almış Filistinliler, bu takasın olmazsa olmazları. Hamas, Fetih Hareketi Merkez Komite üyesi Mervan el-Bergusi ve İslami Cihad’dan Muhammed Kasım Arıda gibi isimlerin de serbest kalması için ısrarcı olacaktır. Böylesi bir anlaşmanın, Hamas’ın Filistinliler arasındaki etkisini ve popülaritesini çok daha arttıracağı şüphesiz.
Şimdilik İsrail'in aşırı sağ kabinesinin "en tehlikeli" olarak nitelendirdiği bu isimlerin serbest bırakılmasına nasıl yaklaşacağı belirsiz. Ama önceki deneyimler, eninde sonunda bir anlaşmaya razı olacaklarını düşündürüyor.
5-Ukrayna’nın başı belada
Hamas’ın saldırılarıyla Ukrayna’nın ne alakası var diyeceksiniz. Aslında çok var.
Ocak ayında New York Times, ABD'nin Ukrayna’ya sağladığı top mermilerini İsrail'in içinde bulunan " az bilinen bir mühimmat stokundan" çektiğini yazmıştı. Hamas’ın binlerce roketini durdurmaya çalışan İsrail’in yeni operasyonları için ciddi miktarda mühimmat yardımına ihtiyaç duyacağı açık.
ABD yönetimi, seçimler birkaç ay kalmışken, güçlü İsrail lobisine kırmızı halılar sermek durumunda. Başkan Biden’ın Netanyahu’yla gerilimi dolayısıyla takındığı tavır, Cumhuriyetçiler, özellikle de Trump tarafından “bu son zaafın nedenlerinden biri” olarak sıkça vurgulanacaktır.
Hali hazırda Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımlar konusunda Kongreyi ikna etmekte zorlanan Amerikan yönetimi, şimdi – zaten giderek kritik seviyelere yaklaşan- cephanesinin önemli bir kısmını İsrail’e aktarmak zorunda. Hatta istihbarat olanaklarının (uydular gibi) önemli bir kısmını da yine İsrail’e yönlendirmek zorunda kalabilir.
Amerika’da “İsrail mi Ukrayna mı?” sorusuna verilecek yanıt belli.
6-Suudi Arabistan ve Körfez’le yakınlaşma başka bahara
Pek çok analistin ortak görüşü, Hamas’ın bu saldırısının asıl hedefinin Suudi Arabistan ve bazı Körfez ülkelerinin İsrail’le başlattıkları hassas yakınlaşma süreci olduğu yönünde. İsrail’in olası acımasız intikamı, bu sürecin uzunca bir süre sürüncemede kalacağı bir neden-sonuç ilişkisi yaratacak. Bu durum, seçimler öncesi bu yakınlaşmayı imzaya bağlamayı planlayan Biden Yönetiminin bu planlarını alt üst edecek gibi görünüyor.
Hamas’ı bu saldırısı, Ortadoğu’da barış için asli konunun Filistin olduğunu Arap liderlere hatırlatmak için çok kritikti. En büyük başarısı da bu aslında; “Filistinsiz barış olmaz.”
7-Hint Koridoru da askıda
Son yapılan G20 Liderler Zirvesi’nde büyük bir gürültüyle ilan edilen "Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)" da bu son yaşananların olumsuz etkileyeceği bir diğer konu. Önerilen koridor, Hindistan'dan Birleşik Arap Emirlikleri'ne uzanıp, ardından Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'i geçerek Avrupa'ya bağlanacak. Bu hat için topraklarını kullandırması gereken bu 3 Arap ülkesinin İsrail’le böyle bir projede bir arada olmaya pek hevesli olamayacağı ortada. En azından kısa vadede.
8-Peki ya Filistin
Hamas'ın saldırısı ve mahkûmlarla takas etmek için çocukları, kadınları ve yaşlıları kaçırması birçok kişi tarafından ulusal kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak kolaylıkla meşrulaştırılabilir. Ama sosyal medyada paylaşılan içerikler, Filistin davasının ahlaki meşruiyetinin sorgulanmasına da yol açtı.
Arafat’ın taş atan küçük generalleri Filistin mücadelesinin dönüm noktalarından biriydi. Bugün Batı’da Filistin Davası’na olan desteğin altyapısını bu çocuklar sağlamıştı. Ama bu generaller artık büyüdü ve radikalleşti. Batı kamuoyu onları İŞİD benzeri cihatçı yapılardan ayırmakta giderek zorlanıyor. Türkiye’de bile bu anlamda hararetli bir tartışma var.
Batılı yöneticiler çoktan İsrail’in kendini savunma hakkını vurgulayan açıklamalar yaptı. Geleneksel olarak Filistin’e yakın duran Rusya ve Çin bile dengeli bir tutum sergilemeye dikkat etti.
Hamas’ın paylaştığı son görüntüler kınanmalı, evet. Ama İsrail’in on yıllardır Filistinlilere yaşattığı cehennemi de unutturmamalı.