Radikal Sol Syriza’nın öyküsü – Heavy Metal grubu K-POP’la çıkış arıyor

şerbetçi

Member
Katılım
25 Eyl 2023
Mesajlar
29,791
Tepkime puanı
0
Puanları
16
26 Ocak 2015 tarihinde Yunanistan’ın ünlü Sintagma Meydanı’nı dolduran binlerce kişi, SYRIZA (Radikal Sol Koalisyon) adlı sert mi sert bir “Heavy Metal” grubunun zafer müziğiyle coşuyordu.

Üst üste büyük krizlerle sarsılan, yolsuz ve beceriksiz siyasetin mahkûm ettiği kemer sıkma politikaları altında ezilen bir halk, neo-liberal politikalara başkaldırının ezgileriyle kendinden geçmişçe haykırıyordu.

“İtibar, Adalet ve Demokrasi…”

Sadece Yunan halkı değil, aslında tüm Dünyada benzer sıkıntılar yaşayan milyonlar coşmuştu bu konserde. Tahrir’de, Gezi Parkında, Wall Street’te, Madrid sokaklarında toplanmış “öfkeli” milyonlar, küresel dayanışma ağının bu ilk büyük başarısını kutluyordu.

Kısa zamanda sahneye çıkan bir dizi yeni sert grup, aslında bu başarıdan ilham alacaktı. İspanya’da “Podemos”, Almanya’da “Die Linke”, İtalya’da “Beş Yıldız Hareketi” ve diğerleri…

Solun yeni “Rock Star’ının” adı Aleksis Çipras’tı.

Umuttan, barıştan, ekonomide ve sosyal hayatta radikal dönüşümlerden söz ediyordu.

---

Ortodoks Hristiyanlığın kimliğin unsuru görüldüğü bir ülkede ateist bir Başbakan, resmi nikâhsız eşi ve çocuklarıyla, kilise ayinini reddederek başlamıştı göreve. Kravat takmayacak, halktan kopmayacak, güvenlik teşkilatlarındaki faşizan yapıyla yüzleşecek, Kilise’nin eğitim başta Yunan siyasetindeki rolünü azaltacaktı.

Dış politikada popülist milliyetçi geleneği yıkacak, Ege’de barış rüzgârlarını estirecekti.

En önemlisi egemen Avrupa ülkelerine ve finans kuruluşlarına karşı gereken radikal adımları atacaktı. Ve bu uğurda Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’ya direnecek, hatta gerekirse AB’den çıkmayı bile göze alacaktı.

Evet, Sintagma Meydanı bu sert müzikle titriyordu.

---

Konserler şahaneydi ama albümleri hayal kırıklığı yarattı.

Yunan halkı CD’lerini taktıklarında AB egemenlerine direnemeyen, kemer sıkma politikalarına evet diyen, tavizlerden bahseden sözlerle şok oldu.

Diğer besteler de felaketti. Kilise’ye başkaldırması beklenen laik solist, tam aksine ilahileri eserlerine monte etmeye çalışıyordu. Dış politikadaki milliyetçi söylem, artan silah harcamaları, Doğu Akdeniz’de devam ettirilen gerginlikler Yunan siyasetinin bildik tınılarıydı. Seçim öncesi konserlerinde İsrail’le yapılan anlaşmalara ateş püskürten Çipras, bir yeni şarkısında Kudüs’e “İsrail’in Başkenti” diyecek ve Yunan solunu paralize edecekti.

Slavoj Zizek’in tabiriyle “En spekülatif Hegelci filozofları bile büyüleyecek olağanüstü bir dönüşümdü bu. Bir radikal hareketin karşıtına olağanüstü dönüşümü.”

---

İktidarının son günlerinde eski eserlerine dönüş yapmaya çalıştı çalışmasına, ama ne sosyal yardımlaşma vaatleri, ne din adamlarını statülerine ilişkin girişimleri işe yaradı. Grubun “baba” elemanlarının önemli bir kısmı da ayrılmıştı çoktan.

Son bir gayretle Nazi işgaline direniş günlerinde kullanılan sloganlarla süslü yeni şarkıları piyasaya sürdü, ama Almanya’nın baskısıyla imzaladığı kemer sıkma anlaşmalarını unutturamadı.

Ne maaşların iyileştirebildi, ne emeklilerin sıkıntılarını çözdü, ne vergi yüklerini azalttı, ne de neo-liberal ekonomik altyapıya neşter vurabildi. Takmadığı kravatı dışında tuttuğu bir sözü yok gibiydi.

Ve 4 yıl sonra iktidarı terk etti.

Sürüklendiği merkez siyaset onu ana muhalefette tuttu tutmasına. Ama soldaki en büyük rakibi PASOK’un yenilenememe ısrarının da payı büyüktü bu sonuçta.

---

Bu yılın Mayıs ve Haziran aylarında bir kez daha denedi şansını. Ama olmadı. Acı verici bir yenilgi sonrası Çipras Genel Başkanlığı bıraktı ve “Radikal Sol” yeni bir “solist” arayışı başladı.

Aslında bu yeni ses belli gibiydi.

39 yaşındaki eski Çalışma Bakanı Efi Ahçioğlu, tabanından yetiştiği geleneksel sol politikaları seslendiriyor, refah devletinden, adil paylaşımdan, iklim kriziyle mücadeleden ve Ege’de barışçı yaklaşımdan söz ediyordu. Avrupa Parlamentosu’nda görev yapmış, tecrübeli, tanınan, parti tabanından destek gören bir hukukçuydu.

Solun klasik vaatlerini klasik soldan bir kadın vokalle seslendireceklerdi kısacası. Heavy Metal bitmişti evet, ama biraz daha yumuşak rock tınılarıyla başarı mümkündü.

Ama SYRİZA delegeleri isimlerine yakışır bir radikal karar verdi.

---

SYRIZA’nın yeni lideri Stefanos Kasselakis, siyaset tarihinde daha önce benzeri görülmemiş bir hikâyenin kahramanı.

Matematikteki üstün başarısı dolayısıyla tam burslu bir öğrenci olarak 14 yaşında ABD’ye göç eden Kasselakis’in kariyer öyküsü, aslında bir “sağ liberalin” çıkması gereken merdivenlerden oluşuyor. Prestijli bir üniversitede alınan finans diploması, küresel finansın sembol kuruluşlarından Goldman Sachs’ta bir kariyer, ardından deniz taşımacılığı alanında kurulan bir firma ve elde edilen ciddi bir servet.

35 yaşındaki Kasselakis’in şimdiki Amerikan Başkanı Biden’ın Senatörlük döneminde katıldığı seçim kampanyası dışında bir siyaset geçmişi de yok, ailesinden miras bir siyasi soyadı da. Hatta liderlik edeceği Partiye daha sadece birkaç ay önce üye oldu. Üstelik seçimlerde milletvekili olmayı da başaramadı.

Amerikan liberal değerlerinin sol sayıldığı bir anlayıştan gelen Kasselakis’in, SYRIZA’nın tabanını oluşturan Marksist-Leninistleri, avro-komünistleri, çevrecileri ve sert demokratik solcuları nasıl ikna ettiği tam bir sosyolojik inceleme konusu. Zira merkeze yakın PASOK için bile yeterince solcu bir geçmişi yok.

Kelime haznesi darlığı bir diğer sıkıntısı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için yaptığı; “Türkiye’ye bağlı bir devletçik” tanımı, bu darlığın bir sonucu olarak ortaya çıkan bir gaf olarak geçiştirildi. Her kelimenin önemli olduğu Türkiye ile ilişkilerde ilginç tartışmalar yaşanması olası.

Açıkça ortaya koyduğu eşcinsel kimliği belki de en çok vurgu yapılan yönü. Kampanyası boyunca Amerikalı eşiyle el ele görüntülerini sıkça kullandı. LGBTI “günahına” karşıtlığını tavizsiz sürdüren Yunan Kilisesinin başat bir güç olduğu ülkede bu yönü ciddi bir statüko karşıtlığı olarak görülmeli elbette. LGBTI+ bireylerin evlenip evlat edinebilmesini açıkça savunuyor.

---

Kasselakis, anti-kapitalist kimliğini sermayenin kalbinde çalışarak kazandığını söyledi kampanyasında. Sağcı Miçotakis’i, “daha iyi İngilizce, finans ve iş bilgisiyle” yenmeyi vaat etti. SYRİZA’nın iktidarı boyunca havada bıraktığı laik Yunanistan vurgusunu güçlü bir tonda dile getirdi, hatta ötesine geçti.

Ordunun profesyonel olması, zorunlu askerlik sürecine sosyal hizmet alternatifinin getirilmesi gibi vaatleri de dikkat çekici. Yunan solunun politika üretmekte en zorlandığı konulardan biri olan sığınmacılar meselesinde de aykırı çıkışları var. Yunanistan’da doğup büyüyen göçmen çocuklar için vatandaşlık talebi Yunan sağını şimdiden diken diken etti.

Vergi indirimleri, ücret artışları, yargı reformları gibi klasik sol paketin unsurlarını da sıkça dile getirdi elbette.

Küçük bir sorun var sadece. Yunanistan solunun tanınmış isimlerinden Dimitris Psarras’ın sözleriyle; “İnsanların onun neyin siyasetini yaptığı ya da doğru-dürüst bir programı olup olmadığı hakkında hiçbir fikri yok.”

---

Tüm bu yönleriyle adeta bir K-POP (Kore popu) yıldızı olarak sahneye çıktı Kessalakis. Cinsiyetsiz, güzel ama ne söylediği pek anlaşılmayan, eğlenceli ve hareketli bir müzik. Sert heavy-metalden radikal bir dönüşüm kısacası.

Pek çoklarına göre solcu babaların bu yeni tarza alışması mümkün değil. Yakın zamanda partiden kopuşlar kaçınılmaz. Ama bu yeni müziğe Yunan seçmenin nasıl tepki vereceğini beklemek gerekiyor. İlk rüzgârın etkisini gelecek hafta yapılacak yerel seçimlerde göreceğiz. Ama asıl sınav, gelecek sene yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri.

Bakalım tüm Dünyada fırtınalar estiren K-POP, Yunanistan soluna aradığı çıkışı sağlayabilecek mi? Heavy Metal paslandı zira…
 
Üst