Uluslararası ilişkilerde rastlantı pek de, hatta hiç rastlanmayan bir durumdur. Eğer bir rastlantı varsa veya var gibi görünüyorsa, mutlaka önceden, hem de çoğu kez çok önceden tasarlanmıştır. Bütün olasılıklar olabildiğince hesaplanmış, planlar yapılmış ve uygulama için “eşref saat” beklenmiştir. “Eşref saati”, planı yapanlar için en uygun zamandır.
Daha bir hafta bile olmadı, ABD jetleri, Kuzey Suriye’de konuşlanmış YPG-PYD hedeflerini vuran Türk SİHA’sını bilerek ve isteyerek, hukuk dilindeki deyimi ile “taammüden” düşürdüler. Orada bulunan Amerikan askerlerine çok yaklaşmış. Tehdit olarak algılamışlar!
Hani bir laf vardır: “Külahıma anlat.” derler. (Amerikalılar “tell it to the horse”, diyorlar.) Amerikalıya sormazlar mı, “Sen YPG-PYD ile koyun koyuna ne yapıyorsun Kuzey Suriye’de” diye? Belki sorarlar da Amerikalı sözcü ne diyordu televizyonda soru soran gazetecilere? “Türkiye değerli bir NATO müttefikimiz. PKK terör örgütü listemizde.” Gazeteci defalarda tekrarlıyor: “Ya YPG/PYD?” Yanıt yine aynı. Sözcü papağan gibi.
Amerika Türkiye’ye mesaj veriyor. “Bak sana bir noktaya kadar izin veririm. Sonrasında tepene binerim. Ortak eğitim, manevra yaptığım, Fırat’ın doğusunu, Suriye’nin kuzeyini elimde tutmama destek ve gerekçe olan YPG/PYD’ye dokundurtmam.”
Haydi bunu da sineye çekelim, aynen AKP ve Erdoğan’ın yaptığı gibi ama acaba resmin bütünü bu mu? Bana değilmiş gibi geliyor.
SİHA olayının üzerinde ancak bir iki gün geçiyor ve HAMAS, İsrail’i fena avlıyor. İsrail’in ne denli -amiyane tabiri ile- “madara” olduğunu gazeteler çarşaf, çarşaf yazıyor. Tekrarlamayacağım. İsrail hemen harekete geçiyor ve GAZZE’yi yer ile yeksan edecek saldırılarına başlıyor. Biz bu filmi hep görüyoruz. Ancak bu defa sanki bir şeyler farklı gibi.
İsrail Gazze’ye saldırmak için neden bu kadar rezil olmayı göze almış olabilir? Acaba HAMAS dışında çok daha büyük bir hedef mi var? Bu hedef, örneğin Arap Baharı ve ABD yapımı İŞİD, onu haklamak bahanesiyle yaratılan Kürt YPG/PYD oluşumu nedeniyle bölgede giderek daha görünür olan, güç kazanan İran olabilir mi? Bu da yetmiyormuş gibi İran, Suudi Arabistan ve tabii ki Çin yakınlaşması ve işbirliği mi? İsrail’in canını fena halde sıkan bu gelişmeler yanında, İsrail’in Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’la kurmaya çalıştığı ilişkiler de mi bu denklemin bir parçası?
Ortadoğu’da taşlar yine yerinden oynatılacak da bunun uygulaması mı başladı? ABD, bu yeni düzenlemeye karşı çıkmaması ve karşı br harekette bulunmaması için mi Türk SİHA’sını, göstere göstere vurdu? ‘Ey Türkiye! Ben Ortadoğu’yu bir kez daha karıştırıp, istediğim -İsrail’in de işine gelen- yeni bir düzen kuracağım. Sen sakın ola bu işe taş koymaya kalma.” mı demek istedi? Ben ne bileyim?
Dahası Ukrayna ile başlayan yerel çatışmaların, başka bölgelere de mi yayılmasına çalışılıyor? Şimdi Ortadoğu’da HAMAS-İsrail çatışmasının yayılması ve bütün bölgeyi -Türkiye dâhil- içine alacak bölgesel bir savaş mı tezgâhlanıyor?
Öte yanda Kosova’daki gerginlik de nereden çıktı birden bire? Yoksa o da, yerel çatışmaların sayısını artırıp, sonunda bir dünya savaşına evrilmenin bir parçası mı?
Merak işte. Adama soru sorduruyor, yanıtı yok. Bekleyip, göreceğiz artık.
Peki bizi yönetenler ve yönetenlerin yerini almaya çalışanlar bütün bu olan biteni izleyip, bu ve diğer soruları sorup, yanıtlarını bulmaya, o yanıtlara göre önlem almaya çalışıyorlar mı?
İktidar, Mart 2024 yerel seçimlerinde, daha önce kaptırdığı büyük kentlerin peşinde. Gözü dünyayı görmüyor. “Hele bir Mart geçsin, düşünürüz.” dediklerini duyar gibiyim.
Ya iktidara gelmek isteyenler? Onlar mı? Onların da kurultayları var, birbirlerine tuzaklar kurup, iktidarın, iktidarını sürdürmesine yardımcı olarak, kıyısından, köşesinden nemalanmak var. Şimdi nereden çıkarıyorum dünyada olup, biteni? Böyle çok daha önemli konular varken!
SİHA’mı? İktidar açıklama yaptı ya! “Çatışmasızlık anlaşmaları olan üçüncü taraflarla, mesajların yanlış yorumlanmasından” kaynaklanmış. Üstelik düşürülmemiş, “kaybedilmiş!” Sanki yolda giderken cebimizden düştü! Muhalefet de, “bu bilgi çok az. “dedi ya. Daha ne?
Daha bir hafta bile olmadı, ABD jetleri, Kuzey Suriye’de konuşlanmış YPG-PYD hedeflerini vuran Türk SİHA’sını bilerek ve isteyerek, hukuk dilindeki deyimi ile “taammüden” düşürdüler. Orada bulunan Amerikan askerlerine çok yaklaşmış. Tehdit olarak algılamışlar!
Hani bir laf vardır: “Külahıma anlat.” derler. (Amerikalılar “tell it to the horse”, diyorlar.) Amerikalıya sormazlar mı, “Sen YPG-PYD ile koyun koyuna ne yapıyorsun Kuzey Suriye’de” diye? Belki sorarlar da Amerikalı sözcü ne diyordu televizyonda soru soran gazetecilere? “Türkiye değerli bir NATO müttefikimiz. PKK terör örgütü listemizde.” Gazeteci defalarda tekrarlıyor: “Ya YPG/PYD?” Yanıt yine aynı. Sözcü papağan gibi.
Amerika Türkiye’ye mesaj veriyor. “Bak sana bir noktaya kadar izin veririm. Sonrasında tepene binerim. Ortak eğitim, manevra yaptığım, Fırat’ın doğusunu, Suriye’nin kuzeyini elimde tutmama destek ve gerekçe olan YPG/PYD’ye dokundurtmam.”
Haydi bunu da sineye çekelim, aynen AKP ve Erdoğan’ın yaptığı gibi ama acaba resmin bütünü bu mu? Bana değilmiş gibi geliyor.
SİHA olayının üzerinde ancak bir iki gün geçiyor ve HAMAS, İsrail’i fena avlıyor. İsrail’in ne denli -amiyane tabiri ile- “madara” olduğunu gazeteler çarşaf, çarşaf yazıyor. Tekrarlamayacağım. İsrail hemen harekete geçiyor ve GAZZE’yi yer ile yeksan edecek saldırılarına başlıyor. Biz bu filmi hep görüyoruz. Ancak bu defa sanki bir şeyler farklı gibi.
İsrail Gazze’ye saldırmak için neden bu kadar rezil olmayı göze almış olabilir? Acaba HAMAS dışında çok daha büyük bir hedef mi var? Bu hedef, örneğin Arap Baharı ve ABD yapımı İŞİD, onu haklamak bahanesiyle yaratılan Kürt YPG/PYD oluşumu nedeniyle bölgede giderek daha görünür olan, güç kazanan İran olabilir mi? Bu da yetmiyormuş gibi İran, Suudi Arabistan ve tabii ki Çin yakınlaşması ve işbirliği mi? İsrail’in canını fena halde sıkan bu gelişmeler yanında, İsrail’in Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’la kurmaya çalıştığı ilişkiler de mi bu denklemin bir parçası?
Ortadoğu’da taşlar yine yerinden oynatılacak da bunun uygulaması mı başladı? ABD, bu yeni düzenlemeye karşı çıkmaması ve karşı br harekette bulunmaması için mi Türk SİHA’sını, göstere göstere vurdu? ‘Ey Türkiye! Ben Ortadoğu’yu bir kez daha karıştırıp, istediğim -İsrail’in de işine gelen- yeni bir düzen kuracağım. Sen sakın ola bu işe taş koymaya kalma.” mı demek istedi? Ben ne bileyim?
Dahası Ukrayna ile başlayan yerel çatışmaların, başka bölgelere de mi yayılmasına çalışılıyor? Şimdi Ortadoğu’da HAMAS-İsrail çatışmasının yayılması ve bütün bölgeyi -Türkiye dâhil- içine alacak bölgesel bir savaş mı tezgâhlanıyor?
Öte yanda Kosova’daki gerginlik de nereden çıktı birden bire? Yoksa o da, yerel çatışmaların sayısını artırıp, sonunda bir dünya savaşına evrilmenin bir parçası mı?
Merak işte. Adama soru sorduruyor, yanıtı yok. Bekleyip, göreceğiz artık.
Peki bizi yönetenler ve yönetenlerin yerini almaya çalışanlar bütün bu olan biteni izleyip, bu ve diğer soruları sorup, yanıtlarını bulmaya, o yanıtlara göre önlem almaya çalışıyorlar mı?
İktidar, Mart 2024 yerel seçimlerinde, daha önce kaptırdığı büyük kentlerin peşinde. Gözü dünyayı görmüyor. “Hele bir Mart geçsin, düşünürüz.” dediklerini duyar gibiyim.
Ya iktidara gelmek isteyenler? Onlar mı? Onların da kurultayları var, birbirlerine tuzaklar kurup, iktidarın, iktidarını sürdürmesine yardımcı olarak, kıyısından, köşesinden nemalanmak var. Şimdi nereden çıkarıyorum dünyada olup, biteni? Böyle çok daha önemli konular varken!
SİHA’mı? İktidar açıklama yaptı ya! “Çatışmasızlık anlaşmaları olan üçüncü taraflarla, mesajların yanlış yorumlanmasından” kaynaklanmış. Üstelik düşürülmemiş, “kaybedilmiş!” Sanki yolda giderken cebimizden düştü! Muhalefet de, “bu bilgi çok az. “dedi ya. Daha ne?