Bugün köşemi 1999’dan beri Türk siyasetine yön veren bir isme bırakıyorum. Onun Gezi Parkı hadiseleri ile ilgili değerlendirmelerine, konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmayı da düşünmüyorum. Bu arada başlık da benim değil, yazının sonunda yeniden göreceksiniz zaten ifadeyi. Sanırım bir isim yazmama da gerek yoktur. En azından üslubundan anlaşılır.
“ Şiddet ve toplumsal başkaldırıyla hiçbir sorunumuz kalıcı şekilde çözülemeyecek, hiçbir meselenin üstesinden gelinemeyecektir. Ancak Başbakan Erdoğan hala gelişmeleri anlayamamış, tepkileri fark edememiş ve rest çekerek vaziyeti kurtarmaya yönelmiştir. .
“Bugünkü süreçte, Türkiye’nin en önemli meselesi olarak, Taksim Gezi Parkı merkezli cereyan eden hadiselerin ön plana çıktığı şüpheye yer bırakmayacak kadar bellidir. Bu çerçevede kaygı, korku ve kutuplaşmaların iyice keskinleştiği ve yönetilmesi zor bir noktaya doğru sürüklendiği görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın itici, intikamcı, iğneleyici, ithamcı, idareimaslahatçı ve ikircikli beyanları çok tehlikeli bir ortama davetiye çıkarmıştır. Haricindeki sosyal ve siyasal kesimlere saygısız, ölçüsüz ve duyarsız yaklaşan; üstelik üst üste yığılan beklenti ve talepleri duymayan, önemsemeyen Başbakan’ın başlıca istikrarsızlık unsuru haline geldiği anlaşılmaktadır”
“Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine, buraya Topçu Kışlası ve AVM yapılmasına karşı sergilenen güçlü itirazların birden bire yatak değiştirerek şiddet ve nefretle dolu bir yöne kayması Başbakan tarafından iyi okunmalı ve yorumlanmalıdır.
Ne var ki Başbakan Erdoğan’ın bu şuur, olgunluk ve ferasetle yollarını kesiştirdiğine dair bir belirti veya işaret henüz alınmamıştır. Şimdiye kadar Başbakan ve hükümetinin kontrolsüz gidişine ve kimseyi umursamayan zorbalıklarına ciddiye alınması gereken ve çok farklı toplumsal şifreleri uhdesinde barındıran bir direniş gösterilmiştir. Özel hayatını, dokunulmaz haklarını ve en temel insani kazanımlarını tehdit altında gören vatandaşlarımız müdahaleci ve mütecaviz hükümet politikalarına karşı seslerini yükseltmişler, tepkilerini ortaya koymuşlardır .
Gezi Parkı’nda yaşanan gelişmeler Türk Milleti’ni rahatsız etmiştir. Polisin aşırı şiddet kullanması, iktidarın gerilim stratejisiyle bazı siyasi hedeflere ulaşmaya dair bir oyunudur.
Taksim Gezi Parkı’nda yaşananlara bakın. Başbakan ve hükümet Gezi Parkı buhranını kışkırtmak için elinden geleni yapmıştır. Bir ileri bir geri atılan adımlar, aşağılayan tutumlar…
Başbakan’a göre, sokaktaki kalabalık çapulcudur. Başbakan’a göre, AKP’yi kıskananlar devreye girmiştir. Yıllardır ezilen, özel hayatı tarumar edilen kim varsa Başbakan’a göre provokatördür.
Tepkileri anlamak istemeyen Başbakan Türkiye’yi bundan sonra nasıl yönetecek? Erdoğan bundan sonra herkesin sevgisini değilse bile saygısını nasıl kazanacaktır?
Gezi Parkı olayları zaten hasarlı olan demokrasimiz için yeni bir kırılmadır. Gençlere TOMA’larla, şiddet araçlarıyla karşı konulması utançtır.
Şüphesiz üç beş ağacın ötesinde bir şeydir. Bu işin çok boyutu vardır. Bildik despotları aratmayan tavrı ülkemizi karıştırmıştır. Sağduyuyla çözülecek bir mesele kördüğüm haline gelmiştir. Otel salonlarına kadar süren kovalamalar milletimizi üzmüştür.
Sayın Başbakan sen kim, Cumhuriyeti diline dolamak kimdir? Sen kim, demokrasiden bahsetmek kimdir? Gezi Parkı’ndaki gençlerin kurduğu çadırlara şafak vakti saldıran sen mi demokratsın? Sözde yol yapmak maksadıyla ODTÜ’ye bayram gecesi iş makineleriyle baskın yapan sen ve zihniyetin mi Cumhuriyet fikrine saygı duymaktan ve cumhura saygı duymaktan bahsediyorsun”.
Bir zamanlar o da muhalifti
“ Şiddet ve toplumsal başkaldırıyla hiçbir sorunumuz kalıcı şekilde çözülemeyecek, hiçbir meselenin üstesinden gelinemeyecektir. Ancak Başbakan Erdoğan hala gelişmeleri anlayamamış, tepkileri fark edememiş ve rest çekerek vaziyeti kurtarmaya yönelmiştir. .
“Bugünkü süreçte, Türkiye’nin en önemli meselesi olarak, Taksim Gezi Parkı merkezli cereyan eden hadiselerin ön plana çıktığı şüpheye yer bırakmayacak kadar bellidir. Bu çerçevede kaygı, korku ve kutuplaşmaların iyice keskinleştiği ve yönetilmesi zor bir noktaya doğru sürüklendiği görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın itici, intikamcı, iğneleyici, ithamcı, idareimaslahatçı ve ikircikli beyanları çok tehlikeli bir ortama davetiye çıkarmıştır. Haricindeki sosyal ve siyasal kesimlere saygısız, ölçüsüz ve duyarsız yaklaşan; üstelik üst üste yığılan beklenti ve talepleri duymayan, önemsemeyen Başbakan’ın başlıca istikrarsızlık unsuru haline geldiği anlaşılmaktadır”
“Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine, buraya Topçu Kışlası ve AVM yapılmasına karşı sergilenen güçlü itirazların birden bire yatak değiştirerek şiddet ve nefretle dolu bir yöne kayması Başbakan tarafından iyi okunmalı ve yorumlanmalıdır.
Ne var ki Başbakan Erdoğan’ın bu şuur, olgunluk ve ferasetle yollarını kesiştirdiğine dair bir belirti veya işaret henüz alınmamıştır. Şimdiye kadar Başbakan ve hükümetinin kontrolsüz gidişine ve kimseyi umursamayan zorbalıklarına ciddiye alınması gereken ve çok farklı toplumsal şifreleri uhdesinde barındıran bir direniş gösterilmiştir. Özel hayatını, dokunulmaz haklarını ve en temel insani kazanımlarını tehdit altında gören vatandaşlarımız müdahaleci ve mütecaviz hükümet politikalarına karşı seslerini yükseltmişler, tepkilerini ortaya koymuşlardır .
Gezi Parkı’nda yaşanan gelişmeler Türk Milleti’ni rahatsız etmiştir. Polisin aşırı şiddet kullanması, iktidarın gerilim stratejisiyle bazı siyasi hedeflere ulaşmaya dair bir oyunudur.
Taksim Gezi Parkı’nda yaşananlara bakın. Başbakan ve hükümet Gezi Parkı buhranını kışkırtmak için elinden geleni yapmıştır. Bir ileri bir geri atılan adımlar, aşağılayan tutumlar…
Başbakan’a göre, sokaktaki kalabalık çapulcudur. Başbakan’a göre, AKP’yi kıskananlar devreye girmiştir. Yıllardır ezilen, özel hayatı tarumar edilen kim varsa Başbakan’a göre provokatördür.
Tepkileri anlamak istemeyen Başbakan Türkiye’yi bundan sonra nasıl yönetecek? Erdoğan bundan sonra herkesin sevgisini değilse bile saygısını nasıl kazanacaktır?
Gezi Parkı olayları zaten hasarlı olan demokrasimiz için yeni bir kırılmadır. Gençlere TOMA’larla, şiddet araçlarıyla karşı konulması utançtır.
Şüphesiz üç beş ağacın ötesinde bir şeydir. Bu işin çok boyutu vardır. Bildik despotları aratmayan tavrı ülkemizi karıştırmıştır. Sağduyuyla çözülecek bir mesele kördüğüm haline gelmiştir. Otel salonlarına kadar süren kovalamalar milletimizi üzmüştür.
Sayın Başbakan sen kim, Cumhuriyeti diline dolamak kimdir? Sen kim, demokrasiden bahsetmek kimdir? Gezi Parkı’ndaki gençlerin kurduğu çadırlara şafak vakti saldıran sen mi demokratsın? Sözde yol yapmak maksadıyla ODTÜ’ye bayram gecesi iş makineleriyle baskın yapan sen ve zihniyetin mi Cumhuriyet fikrine saygı duymaktan ve cumhura saygı duymaktan bahsediyorsun”.