Normal şartlarda kendi adaylarının desteklenmesini bekleyen partinin desteklemesi beklenen parti ile temas kurması gerekmez mi.
Özgür Özel, Genel Başkan adaylığını açıkladığı toplantıda kendisine sorulan bir soru üzerine genel başkan olması halinde yerel seçimlere giderken ittifak görüşmelerinin olabileceğini bunun yollarını arayabileceklerini söyledi.
Aslında bu da şu ana kadar parti olarak böyle bir çalışma ve görüşme yapılmadığı anlamına geliyor elbette. Konuştuğum kurmayları ise hem İYİ Parti tarafında hem de CHP tarafında güven kaybı olduğunu ve kendilerinin seçilmesi durumunda en azından bu güven kayıplarının çözülebileceğini umduklarını belirttiler. Kendilerinin eliyle CHP’nin dizayn edilmeye çalışıldığı şeklindeki iddiaları ve buna İYİ Partinin adının karıştırılmasını ise elbette şiddetle reddediyorlar. Onlar da bu iddialarda bulunanların İhanet üzerinden kurgulanan hakim siyaset modeline uygun davrandıklarını iddia ediyorlar.
Ama hala bu tarz iddialar konuşuluyor bazı medya organlarında ve sosyal medyada, bu iş birliksiz seçim meselesine kızmış ve üzülmüş çok insan var ve tepkileri bazen maksadını aşabiliyor. Hatta İYİ Partiye yanar döner diyen gazeteciler bile olabiliyor bir üzüntü anında muhakkak.
Yine de o medya mensuplarının en azından Özgür Özel’in açıklamasından CHP tarafının da herhangi bir ittifak veya iş birliği gayreti olmadığını görmeleri gerekirdi. Elbette bir grup başkanı olarak böyle Sayın Özel de bir niyeti ifşa edecek bir hamle yapabilirdi sanki, ama yapmadı.
Neyse gelelim İYİ Partinin bu anlamda CHP’ye gönderdiği subliminal mesajlara. 28 mayıs seçimleri ardından inatla ittifakın resmi olarak bittiğini ve hukuken mümkün olmadığını söylediler. 6’lı ittifaka tamamen karşı olduklarını da satır aralarında zaten söylediler. Zaman içinde genel olarak yerel seçimlere tek başlarına gireceğini ama milletin menfaati adına belli yerlerde stratejik ortaklıklar yapabileceklerini ilan ederek o stratejik bölgeler konusunda bir girişim yapılması için kapıyı açık bıraktılar.
Hatta Kürşat Zorlu doğal olarak Ankara ve İstanbul için de adaylarını açıklayacaklarını söyledikten hemen sonra Genel Başkan Akşener bu açıklamayı tedbiren olarak nitelendirerek kapının kapanmasını engellemeyi bir daha denedi.
Her ne kadar kısa süre sonra kendisi de 81 ilde tek başımıza gireceğiz açıklaması geldiyse de Ankara ve İstanbul için de isim açıklanmadı. Ama İzmir için açıklandı mesela. CHP tarafı ise Genel Başkan seviyesinde mesela Ankara için Mansur Yavaş’ın adaylığını açıkladı, o arada da İYİ Parti ile kamuoyuna yansıyan bir görüşmeleri olmadı.
Normal şartlarda kendi adaylarının desteklenmesini bekleyen partinin desteklemesi beklenen parti ile temas kurması gerekmez mi. Bu temasın kurulmaması durumunda İYİ Parti tarafının kendi kendine CHP adaylarını desteklemek konusunda tek taraflı irade beyanında bulunması İYİ Partiyi müstakil bir parti konumundan çıkarmış olmaz mı?
Başka enteresan yorumlar da dinliyorum aslında, mesela kendi adaylarını çıkarma kararı veren Yeşil Sol Parti’ye şu ana kadar yanar döner bir parti diyeni de duymadım, kaybettirmek için çalışıyor diyeni de AKP ye yanlayacak diyeni de. Ama mesela Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ ile protokol yapması nedeniyle Yeşil Sol Parti’nin davranışını haklı çıkarmaya yönelik yorumlar duydum. Oysa bu konuda İYİ Parti’nin de hassas olması Özdağ’ın İYİ Partiden ayrılma süreci düşünüldüğünde gayet normal olur.
Ya da mesela CHP’yi sağcılaşmakla suçlayan yorumlar duyuyorum, bu yorumları yapanlar genel olarak Siyasal İslam’ın taleplerini ve kadrolarını sanki muhafazakarların talepleri ve onun kadroları gibi de algılıyor ve muhafazakarlara ve milliyetçilere oldukça sert bir dil kullanıyorlar. Ama aynı kişiler İYİ Partinin şartsız bir destek açıklamamasını ihanet olarak görüyorlar. Bu bakış açısını ittifak yapmak istenen İYİ Parti’nin seçmenine nasıl izah etmesini bekliyorlar orasını bilemiyorum ama
Oysa bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de Siyasal İslamcıların söylemleri, Türkiye’nin ortadan ikiye bölünmüş yapısı nedeniyle topyekun muhafazakarların da söylemi gibi algılanıyor, daha doğrusu öyle algılanılmasına gayret ediliyor. Bahsettiğim ikili yapı nedeniyle muhafazakarlarla Siyasal İslamcılar da aynı tarafa düşüyor zaten. Ancak talepleri, davranışları, söylemleri birbirinden çok farklı. Bu ikili yapının muhalif tarafında mütedeyyin milletçi muhafazakarları ikna edecek bir yapı bu açıdan çok önemli. Ancak bunun yapılabilmesinin yolu sosyal demokratların onlardanmış gibi davranması değil elbette. Son olarak bahsettiğim yorumlar bu açıdan haklılar, ama o insanların yok sayılması durumunda bu suyun kıyılarını daha çok bekleyeceklerinin farkında değiller. Bu durumda bir köprüye ihtiyaç var.
Özgür Özel, Genel Başkan adaylığını açıkladığı toplantıda kendisine sorulan bir soru üzerine genel başkan olması halinde yerel seçimlere giderken ittifak görüşmelerinin olabileceğini bunun yollarını arayabileceklerini söyledi.
Aslında bu da şu ana kadar parti olarak böyle bir çalışma ve görüşme yapılmadığı anlamına geliyor elbette. Konuştuğum kurmayları ise hem İYİ Parti tarafında hem de CHP tarafında güven kaybı olduğunu ve kendilerinin seçilmesi durumunda en azından bu güven kayıplarının çözülebileceğini umduklarını belirttiler. Kendilerinin eliyle CHP’nin dizayn edilmeye çalışıldığı şeklindeki iddiaları ve buna İYİ Partinin adının karıştırılmasını ise elbette şiddetle reddediyorlar. Onlar da bu iddialarda bulunanların İhanet üzerinden kurgulanan hakim siyaset modeline uygun davrandıklarını iddia ediyorlar.
Ama hala bu tarz iddialar konuşuluyor bazı medya organlarında ve sosyal medyada, bu iş birliksiz seçim meselesine kızmış ve üzülmüş çok insan var ve tepkileri bazen maksadını aşabiliyor. Hatta İYİ Partiye yanar döner diyen gazeteciler bile olabiliyor bir üzüntü anında muhakkak.
Yine de o medya mensuplarının en azından Özgür Özel’in açıklamasından CHP tarafının da herhangi bir ittifak veya iş birliği gayreti olmadığını görmeleri gerekirdi. Elbette bir grup başkanı olarak böyle Sayın Özel de bir niyeti ifşa edecek bir hamle yapabilirdi sanki, ama yapmadı.
Neyse gelelim İYİ Partinin bu anlamda CHP’ye gönderdiği subliminal mesajlara. 28 mayıs seçimleri ardından inatla ittifakın resmi olarak bittiğini ve hukuken mümkün olmadığını söylediler. 6’lı ittifaka tamamen karşı olduklarını da satır aralarında zaten söylediler. Zaman içinde genel olarak yerel seçimlere tek başlarına gireceğini ama milletin menfaati adına belli yerlerde stratejik ortaklıklar yapabileceklerini ilan ederek o stratejik bölgeler konusunda bir girişim yapılması için kapıyı açık bıraktılar.
Hatta Kürşat Zorlu doğal olarak Ankara ve İstanbul için de adaylarını açıklayacaklarını söyledikten hemen sonra Genel Başkan Akşener bu açıklamayı tedbiren olarak nitelendirerek kapının kapanmasını engellemeyi bir daha denedi.
Her ne kadar kısa süre sonra kendisi de 81 ilde tek başımıza gireceğiz açıklaması geldiyse de Ankara ve İstanbul için de isim açıklanmadı. Ama İzmir için açıklandı mesela. CHP tarafı ise Genel Başkan seviyesinde mesela Ankara için Mansur Yavaş’ın adaylığını açıkladı, o arada da İYİ Parti ile kamuoyuna yansıyan bir görüşmeleri olmadı.
Normal şartlarda kendi adaylarının desteklenmesini bekleyen partinin desteklemesi beklenen parti ile temas kurması gerekmez mi. Bu temasın kurulmaması durumunda İYİ Parti tarafının kendi kendine CHP adaylarını desteklemek konusunda tek taraflı irade beyanında bulunması İYİ Partiyi müstakil bir parti konumundan çıkarmış olmaz mı?
Başka enteresan yorumlar da dinliyorum aslında, mesela kendi adaylarını çıkarma kararı veren Yeşil Sol Parti’ye şu ana kadar yanar döner bir parti diyeni de duymadım, kaybettirmek için çalışıyor diyeni de AKP ye yanlayacak diyeni de. Ama mesela Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ ile protokol yapması nedeniyle Yeşil Sol Parti’nin davranışını haklı çıkarmaya yönelik yorumlar duydum. Oysa bu konuda İYİ Parti’nin de hassas olması Özdağ’ın İYİ Partiden ayrılma süreci düşünüldüğünde gayet normal olur.
Ya da mesela CHP’yi sağcılaşmakla suçlayan yorumlar duyuyorum, bu yorumları yapanlar genel olarak Siyasal İslam’ın taleplerini ve kadrolarını sanki muhafazakarların talepleri ve onun kadroları gibi de algılıyor ve muhafazakarlara ve milliyetçilere oldukça sert bir dil kullanıyorlar. Ama aynı kişiler İYİ Partinin şartsız bir destek açıklamamasını ihanet olarak görüyorlar. Bu bakış açısını ittifak yapmak istenen İYİ Parti’nin seçmenine nasıl izah etmesini bekliyorlar orasını bilemiyorum ama
Oysa bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de Siyasal İslamcıların söylemleri, Türkiye’nin ortadan ikiye bölünmüş yapısı nedeniyle topyekun muhafazakarların da söylemi gibi algılanıyor, daha doğrusu öyle algılanılmasına gayret ediliyor. Bahsettiğim ikili yapı nedeniyle muhafazakarlarla Siyasal İslamcılar da aynı tarafa düşüyor zaten. Ancak talepleri, davranışları, söylemleri birbirinden çok farklı. Bu ikili yapının muhalif tarafında mütedeyyin milletçi muhafazakarları ikna edecek bir yapı bu açıdan çok önemli. Ancak bunun yapılabilmesinin yolu sosyal demokratların onlardanmış gibi davranması değil elbette. Son olarak bahsettiğim yorumlar bu açıdan haklılar, ama o insanların yok sayılması durumunda bu suyun kıyılarını daha çok bekleyeceklerinin farkında değiller. Bu durumda bir köprüye ihtiyaç var.