İsrail’deki savaştan dolayı ülkeden ayrılan Yahudilerin ilk tercihleri Türkiye olacak şeklinde bir informasyon yayıldı.
Haber diyemiyorum çünkü net bir gelişme değil. Dezenformasyon demek içinse gelişmeleri görmek lazım…
Olay şuydu:
İsrail - Filistin Savaşı’nın başlamasıyla havalimanlarında hareketlilik başladı. Tel Aviv - İstanbul uçuşlarının tamamı dolu idi. Bundan şu anlam çıkarıldı. İsrailliler Türkiye’ye mülteci olarak geliyor.
Hatta şu şekilde süslendi:
Hem İsrail hem Türk medyasında savaştan kaçan Yahudilerin ilk tercihlerinin Türkiye olduğuna dair haberler var.
Asıl amaç ise sonunda geliyordu…
Söz konusu haberler sonrasında güya bir kamuoyu oluşmuş ve #ülkemdeisraillimülteciistemiyorum etiketiyle paylaşımlar yapmışlar.
Bunu yayınlayan kimdi? Haber kaynağı sayılabileceğini pek düşünmediğim ‘Daily Umman’ isimli İslami bir site.
Kaynağı ise uçak bileti satın alma ekranı ve Yahudilere hakaret içeren sözler.
Tam olarak kaynak diyemesek de bir paylaşım daha vardı. Aktrollerin önde gelenlerinden olduğu söylenen Furkan Bölükbaşı’nın paylaşımı. Orada da sitede olduğu gibi haberden çok algı yaratma vardı zaten.
Bölükbaşı kendi kapasitesiyle doğru orantılı olarak Türkiye’de mülteci istemeyenlere bir gönderme yapmak istemişti. Bu kadarını becerebilmişti:
“Ülkesinde savaş varken vatanını savunmayıp kaçan ve benim ülkemde keyif çatan İsrailli sığınmacı istemiyorum. İşlerimizi elimizden alıyorlar, kiraları yükseltiyorlar.”
Böyle bir söylenti çıkaranların amacı neydi peki?
Bu söylentileri çıkartanlar Türkiye’de hali hazırda bulunan mültecileri savunan güruhtur.
Neden böyle bir düşünce ortaya atıyorlar?
Çünkü Türkiye’de mültecilerin sırf Müslüman oldukları için istenmediklerini düşünüyorlar. Ve Yahudi mülteci istemiyorum şeklinde bir söylem oluşturduklarında mülteci istemiyorum diyenlerin Yahudileri isteyecekleri gibi bir fikre sahipler.
Yani kendi zekaları ölçeğinde Türkiye’de müslüman karşıtlığı var diyerek bir propaganda oluşturacaklar, ırkçılıkla suçlayacaklar.
Söyleme bir de ters açıdan bakalım mı?
Neden karşı tarafa Arapları istemiyorsunuz ama Yahudileri istersiniz de mi diyerek ırkçı bir ithamda bulunuyorlar? Arapları isterken Yahudileri istemeyen kendileri olmasın? Yani asıl ırkçılığı, böyle bir algı oluşturarak kendileri yapmıyor mu?
Suriyeliden Afganistanlısına kadar farklı ülkelerden Arap mülteciler, bazıları savaş bazıları ekonomik nedenler dolayısıyla Türkiye’ye geliyorlar. Çoğunun hedefinde de aslında daha gelişmiş ülkelere, ekseriyetle de Avrupa’ya gitme hayali var.
İsraillilerin durumu ise çok daha farklı.
9,7 milyon nüfusu ile İsrail dünyanın en küçük ülkeleri arasında yer alıyor fakat ülke; 2023 yılı içi tahmin edilen milli geliri ile dünyada 196 ülke arasında 29. sırada.
Bunun halka yansıması ise 55 bin 536 ABD Dolarlık olan kişi başı düşen milli gelirleri ve dünyada 13. sırada yer almaları.
Türkiye’de ise kişi başı düşen milli gelir 10 bin dolar. Yani bir İsraillinin beşte biri bile değil.
İsrail pasaportu “Guide Passport Ranking Index” sıralamasına göre dünyada 23. sırada.
Bu ne demek oluyor?
İsrail pasaportu sahipleri 160 ülkeye vizesiz bir şekilde giriş yapabiliyorlar. Bu ülkeler içerisinde Almanya, Birleşik Krallık, Fransa gibi birçok gelişmiş ülke bulunuyor. Yani gitmek istedikleri takdirde dünyanın birçok gelişmiş ülkesine geçiş yapabiliyorlar.
Ayrıca İsrail dışında yaşayan Yahudi sayısı, İsrail’de yaşayanlardan daha fazla. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere dünyanın birçok farklı yerinde nüfuslarının yoğunlaştıkları yerler var. Tercih etmelerinde durumunda buralardaki diasporalara rahatlıkla katılabilirler.
Yahudilerin ekonomik etmenler dışında başka nedenlerle yaşayacakları yer olarak Türkiye’yi tercih edip edemeyeceklerini sorgulayabiliriz. Hatta bu noktada Cumhuriyet’in kuruluşunda birlikte yaşadığımız dönemi de katabiliriz. Ve daha önce dönem dönem çok güzel ilişkiler kurduğumuz gibi bir gerçeğin de altını çizebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin millet olma sürecinde Yahudiler buna uyum sağlayan en önemli topluluklar arasındaydı. Geçmişte de yüzyıllar boyunca bu topraklarda yaşamış Museviler 1922-1923 savaşlarında da hep Türk davasına sadık bir tutum sergilemişlerdi.
Hatta Lozan’da kazanılan azınlık haklarından bile feragat etmiştir Yahudi Cemaatleri.
1930’lu yıllarda Avrupa’da, özellikle Nazi Almanyası’nda Yahudilere karşı büyük bir ırkçılık başlamış hatta tüm dünyanın bildiği gibi soykırıma varan olaylar yaşanmıştı.
O felaket dönemin başlangıcında Türkiye Cumhuriyeti Yahudiler için güvenli liman olarak görülen bir ülkeydi. İlk tercihleri olarak tereddüt etmeden dönemin başbakanına (İsmet İnönü) hitaben bir mektup yazmışlardı. Yazan kişi de dünyaca ünlü Bilim İnsanı Albert Einstein’dı. Bu süreci anlatan detaylı bir yazımız da var ama özet geçmek gerekirse şunu belirtmek gerekir yaşananlara dair:
Mektupta 40 bilim insanının Türkiye’de akademik çalışmalarına devam etmesi talebi vardı. Fakat Atatürk’e kadar uzanan süreç sonunda Ulu Önder, sadece 40 bilim insanını değil tüm Yahudi bilim insanlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne davet etmişti.
O bilim insanları ise Türkiye’de eğitime büyük katkılar vermiş, yeni bilim insanlarının yetiştirilmesini sağlamışlardı.
Önce Varlık Vergisi dönemi sonrasında ise 6-7 Eylül olayları gibi vahim hadiseler ile Türkiye’deki Yahudi nüfusundan İsrail’e ciddi bir geçiş yaşandı. Bugün Türkiye’de 15-20 bin arasında Yahudi vatandaşı yaşamaktadır.
Ekonomik etkeni hariç tuttuğumuzda esas soruyu yeniden düşünürsek (Yahudiler Türkiye’ye gelirler mi, niye gelsinler?) Yahudilerin bugünkü siyasal iklimde Türkiye’yi tercih etme şansları oldukça düşük.
Geçmişte Atatürk Cumhuriyeti’ne gönüllü olarak gelmek isteyen Yahudilerin bugünkü Türkiye’ye gelmek isteyeceklerini düşünmek hayalden öteye geçmeyecektir.
Şu an için gerçekleşmesi en kuvvetli senaryo;
Yahudilerin savaş ortamından yani tehlikeli alandan bir an önce çıkıp Türkiye’ye geçiş yapmaları ve burayı geçiş güzergahı olarak kullanarak batılı ülkelere gitmeleridir.
Haber diyemiyorum çünkü net bir gelişme değil. Dezenformasyon demek içinse gelişmeleri görmek lazım…
Olay şuydu:
İsrail - Filistin Savaşı’nın başlamasıyla havalimanlarında hareketlilik başladı. Tel Aviv - İstanbul uçuşlarının tamamı dolu idi. Bundan şu anlam çıkarıldı. İsrailliler Türkiye’ye mülteci olarak geliyor.
Hatta şu şekilde süslendi:
Hem İsrail hem Türk medyasında savaştan kaçan Yahudilerin ilk tercihlerinin Türkiye olduğuna dair haberler var.
Asıl amaç ise sonunda geliyordu…
Söz konusu haberler sonrasında güya bir kamuoyu oluşmuş ve #ülkemdeisraillimülteciistemiyorum etiketiyle paylaşımlar yapmışlar.
Bunu yayınlayan kimdi? Haber kaynağı sayılabileceğini pek düşünmediğim ‘Daily Umman’ isimli İslami bir site.
Kaynağı ise uçak bileti satın alma ekranı ve Yahudilere hakaret içeren sözler.
Tam olarak kaynak diyemesek de bir paylaşım daha vardı. Aktrollerin önde gelenlerinden olduğu söylenen Furkan Bölükbaşı’nın paylaşımı. Orada da sitede olduğu gibi haberden çok algı yaratma vardı zaten.
Bölükbaşı kendi kapasitesiyle doğru orantılı olarak Türkiye’de mülteci istemeyenlere bir gönderme yapmak istemişti. Bu kadarını becerebilmişti:
“Ülkesinde savaş varken vatanını savunmayıp kaçan ve benim ülkemde keyif çatan İsrailli sığınmacı istemiyorum. İşlerimizi elimizden alıyorlar, kiraları yükseltiyorlar.”
Böyle bir söylenti çıkaranların amacı neydi peki?
Bu söylentileri çıkartanlar Türkiye’de hali hazırda bulunan mültecileri savunan güruhtur.
Neden böyle bir düşünce ortaya atıyorlar?
Çünkü Türkiye’de mültecilerin sırf Müslüman oldukları için istenmediklerini düşünüyorlar. Ve Yahudi mülteci istemiyorum şeklinde bir söylem oluşturduklarında mülteci istemiyorum diyenlerin Yahudileri isteyecekleri gibi bir fikre sahipler.
Yani kendi zekaları ölçeğinde Türkiye’de müslüman karşıtlığı var diyerek bir propaganda oluşturacaklar, ırkçılıkla suçlayacaklar.
Söyleme bir de ters açıdan bakalım mı?
Neden karşı tarafa Arapları istemiyorsunuz ama Yahudileri istersiniz de mi diyerek ırkçı bir ithamda bulunuyorlar? Arapları isterken Yahudileri istemeyen kendileri olmasın? Yani asıl ırkçılığı, böyle bir algı oluşturarak kendileri yapmıyor mu?
Olayın başka bir boyutu da var. Güya ‘Yahudiler mülteci olarak gelsin mi, gelmesin mi?’ tartışması var ya.
Ondan önce ‘Yahudiler Türkiye’ye gelirler mi, niye gelsinler?’ sorusunu düşünmek lazım…
Suriyeliden Afganistanlısına kadar farklı ülkelerden Arap mülteciler, bazıları savaş bazıları ekonomik nedenler dolayısıyla Türkiye’ye geliyorlar. Çoğunun hedefinde de aslında daha gelişmiş ülkelere, ekseriyetle de Avrupa’ya gitme hayali var.
İsraillilerin durumu ise çok daha farklı.
9,7 milyon nüfusu ile İsrail dünyanın en küçük ülkeleri arasında yer alıyor fakat ülke; 2023 yılı içi tahmin edilen milli geliri ile dünyada 196 ülke arasında 29. sırada.
Bunun halka yansıması ise 55 bin 536 ABD Dolarlık olan kişi başı düşen milli gelirleri ve dünyada 13. sırada yer almaları.
Türkiye’de ise kişi başı düşen milli gelir 10 bin dolar. Yani bir İsraillinin beşte biri bile değil.
Kendi ülkelerinde refah içerisinde olabilirler ama istedikleri ülkeye gidebiliyorlar mı? Yoksa gidemedikleri için mi Türkiye’ye geliyorlar ya da gelecekler?
İsrail pasaportu “Guide Passport Ranking Index” sıralamasına göre dünyada 23. sırada.
Bu ne demek oluyor?
İsrail pasaportu sahipleri 160 ülkeye vizesiz bir şekilde giriş yapabiliyorlar. Bu ülkeler içerisinde Almanya, Birleşik Krallık, Fransa gibi birçok gelişmiş ülke bulunuyor. Yani gitmek istedikleri takdirde dünyanın birçok gelişmiş ülkesine geçiş yapabiliyorlar.
Ayrıca İsrail dışında yaşayan Yahudi sayısı, İsrail’de yaşayanlardan daha fazla. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere dünyanın birçok farklı yerinde nüfuslarının yoğunlaştıkları yerler var. Tercih etmelerinde durumunda buralardaki diasporalara rahatlıkla katılabilirler.
Yahudilerin ekonomik etmenler dışında başka nedenlerle yaşayacakları yer olarak Türkiye’yi tercih edip edemeyeceklerini sorgulayabiliriz. Hatta bu noktada Cumhuriyet’in kuruluşunda birlikte yaşadığımız dönemi de katabiliriz. Ve daha önce dönem dönem çok güzel ilişkiler kurduğumuz gibi bir gerçeğin de altını çizebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin millet olma sürecinde Yahudiler buna uyum sağlayan en önemli topluluklar arasındaydı. Geçmişte de yüzyıllar boyunca bu topraklarda yaşamış Museviler 1922-1923 savaşlarında da hep Türk davasına sadık bir tutum sergilemişlerdi.
Hatta Lozan’da kazanılan azınlık haklarından bile feragat etmiştir Yahudi Cemaatleri.
1930’lu yıllarda Avrupa’da, özellikle Nazi Almanyası’nda Yahudilere karşı büyük bir ırkçılık başlamış hatta tüm dünyanın bildiği gibi soykırıma varan olaylar yaşanmıştı.
O felaket dönemin başlangıcında Türkiye Cumhuriyeti Yahudiler için güvenli liman olarak görülen bir ülkeydi. İlk tercihleri olarak tereddüt etmeden dönemin başbakanına (İsmet İnönü) hitaben bir mektup yazmışlardı. Yazan kişi de dünyaca ünlü Bilim İnsanı Albert Einstein’dı. Bu süreci anlatan detaylı bir yazımız da var ama özet geçmek gerekirse şunu belirtmek gerekir yaşananlara dair:
Mektupta 40 bilim insanının Türkiye’de akademik çalışmalarına devam etmesi talebi vardı. Fakat Atatürk’e kadar uzanan süreç sonunda Ulu Önder, sadece 40 bilim insanını değil tüm Yahudi bilim insanlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne davet etmişti.
O bilim insanları ise Türkiye’de eğitime büyük katkılar vermiş, yeni bilim insanlarının yetiştirilmesini sağlamışlardı.
Önce Varlık Vergisi dönemi sonrasında ise 6-7 Eylül olayları gibi vahim hadiseler ile Türkiye’deki Yahudi nüfusundan İsrail’e ciddi bir geçiş yaşandı. Bugün Türkiye’de 15-20 bin arasında Yahudi vatandaşı yaşamaktadır.
Ekonomik etkeni hariç tuttuğumuzda esas soruyu yeniden düşünürsek (Yahudiler Türkiye’ye gelirler mi, niye gelsinler?) Yahudilerin bugünkü siyasal iklimde Türkiye’yi tercih etme şansları oldukça düşük.
Geçmişte Atatürk Cumhuriyeti’ne gönüllü olarak gelmek isteyen Yahudilerin bugünkü Türkiye’ye gelmek isteyeceklerini düşünmek hayalden öteye geçmeyecektir.
Şu an için gerçekleşmesi en kuvvetli senaryo;
Yahudilerin savaş ortamından yani tehlikeli alandan bir an önce çıkıp Türkiye’ye geçiş yapmaları ve burayı geçiş güzergahı olarak kullanarak batılı ülkelere gitmeleridir.