YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

şerbetçi

Member
Katılım
25 Eyl 2023
Mesajlar
29,690
Tepkime puanı
0
Puanları
16
YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR

www.hakanbirol.com


Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Son Sınıf” kitabıyla tanıdığımız “Kadriye MACİT” var.

Merhabalar Kadriye Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Merhabalar Hakan bey, ben de teşekkür ederim bu ince davetiniz için. Kısaca kendimden bahsetmek gerekirse, 27 yaşında bir bilgisayar mühendisiyim. Şu anda uzaktan yurtdışındaki bir şirkette Senior Flutter Developer olarak çalışmaktayım. Mobil uygulamalar geliştiriyorum şeklinde özetleyebiliriz. Kod yazmayı çok seviyorum mesleğim gereği. Bunun için bir YouTube kanalım var, orda projeler geliştirip anlatıyorum. Makaleler yazıyorum, etkinliklerde konuşmacı oluyorum. Etkinlikler organize ediyorum alanımla alakalı, öğrenmek ve öğretmek için çalışıyorum.

İlgi alanlarıma ise bir yazar olarak kitaplardan başlayabilirim. Liseden beri okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Kitapların türleri fark etmeksizin, tabi ki dönem dönem sürekli okuduğum tarzlar değişiklik gösterebilir ama her kitabı okuyabilirim. Fotoğraf çekmeyi çok severim, afişler tasarlamayı. Piyano çalmayı öğreniyorum, yogayı severim. Kore dizilerine ayrı bir hayranlığım vardır. Gezerek keşfetmeyi, yeni şeyler öğrenip kendimi geliştirmeyi seviyorum.

“Son Sınıf” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?

Son Sınıf’ın, ben romantik ve polisiye gerilim türlerinin karışımı ile okurların duygularına yön vereceğine inanıyorum.

Küçük bir deniz kasabasında yaşayan Damla ve arkadaşları lise son sınıfa yeni geçmiştir ve en büyük stresleri üniversite sınavı olacakken, kasabada esrarengiz cinayetler işlenmeye başlar. Kendisine Mehdi diyen katil, her kurbanında ipuçları bırakırken Damla ve arkadaş grubu da sıradaki kurban olmamak ve onu korumak için, katili aramaya başlar. Bu arayışta Damla’nın yan komşusu, aynı zamanda yaz tatilinden önce birden kendisinden ayrılan eski sevgilisi Arda’nın yakın arkadaşlarından Savaş ve Metin de devreye girer.

Böylece hem gergin ve korkulu katil arayışları, hem eğlenceli lise etkinlikleri, hem stresli sınav hazırlıkları, hem de aşk sürprizleriyle dolu bir hikaye bizi beklemektedir.

Roman yazmanın en zor yanlarından biri de kurgusal çalışma aşamasıdır. Sizin kitabınız tamamen yaşanmış bir kurguya mı dayanıyor yoksa hayal ürünü mü diyebiliriz?

Doğrudur. Kitabımı yazarken öncelikle internet ortamında bölüm bölüm paylaşarak ilerliyordum ve bu süreçte, her bölüm için okurlarımdan güncel olarak yorumlar alıyordum. Onların heyecanını bizzat yaşıyordum. Bu yüzden yazarken fazla zorlanmadım, hızlı bir yazma isteği ile bölümlere sarıldım.

Hikayenin belli bir konusu ve gidişatı en baştan vardı, ondan hayal ürünü diyebilirim. Planlı adımlarla bölümler yazıldı, belli ipuçları bırakıldı, yaşanan duygu karmaşaları hepsi adım adım aslında bizi katile, asıl gizeme götürdü. Aralarda tabi ki bazı kısımları, gerçek hayattan esinlenerek yazdıklarım oldu ama bu hayal ürününe göre baskın taraf değildi.

Yazmanın sizdeki tarifi nedir? Bize bunu biraz anlatır mısınız?

Yazmak, kelimelerle oyun oynamak gibi keyif vericidir benim için. Yazarken oluşturduğum dünyayı betimlemeyi ve kurgumu yaşatmayı seviyorum. Kendimi daha güzel yazmaya teşvik etmek için zaman zaman şiirler okurum. Kelime dağarcığımı zenginleştirecek anlamlı sözlere bakarım. Araştırmalar yaparım, bazen bir kelimeyi çok beğenirim ve onu kullanabilmek için yeni kurgusal anlar üretirim.

Yazmak, duyguları temsil etmek için en iyi araçken, bunları somutlaştırırken başkalarına da dokunabilen yegane bir iletişim yoludur.

Bakıldığında bir dünya var ve o dünyanın içinde milyonlarca insan da… Buna da “Edebiyat” adı veriliyor. Ama sorulduğunda da hayal deniliyor. Edebiyat gerçekten nerede yaşanıyor?

Edebiyat her insanın kendi içinde başka türlü yaşar. Meşhur bir söz de vardır, anladığın kadarsın diye. Her insan okuduğunu farklı yorumlar ve canlandırır, bu yüzdenki edebiyat dediğimiz kavram ya da hayal insanların zihninde yaşıyor.

“Dijitalleşmenin “edebiyata” etkisi nedir? İyi ve kötü yanlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?”

İyi yanları, edebiyata her an her yerde ulaşabiliyoruz artık. Taşıması daha kolay oluyor kitapları. Herhangi bir seyahate çıkarken veya boşluklarda okumak için yanımıza kalın bir kitap alması eskiden daha zahmetli olabiliyorken; dijitalleşme sayesinde incecik bir ekrandan sayfalarcasını yanımızda taşıyabiliyoruz. Bu inanılmaz bir rahatlıktır. Hayatımıza büyük bir kolaylık ve zenginlik kattığını düşünüyorum. Ayrıca herkes eşit şartlarda edebiyata ulaşabiliyor aynı internet ortamından. Bir kitap satın almak için evden dışarı çıkmamıza gerek kalmıyor, illa bir kitap mağazasına gitmek için.

Kötü yanları ise belki de edebiyatın ruhunu biraz öldürmüş olabileceği. Kitap fuarlarının atmosferini belki de dijitalleşme biraz bozmuştur. Eski tadını, kitapların kokusunu hafifletmiş olabilir. Kolay ulaşılabilir olması, değerini düşürmüş olabilir bir nebzede. Korsanlaşma çoğaldı, insanlarda odaklanma azaldı ve okuma alışkanlıkları değişti.

Yazmak ve okumak dışında vaktinizi nasıl geçirirsiniz?

Mesleğimde kendimi geliştirmek üzere projeler geliştirmeye çalışıyorum. Konferanslara katılıyorum konuşmacı olarak. Gittiğim şehirleri, ülkeleri keşfediyorum. Youtube kanalıma videolar çekiyorum. Arkadaşlarımla ve ailemle zaman geçiriyorum. Piyano çalıyorum.

En son okuduğunuz kitap nedir? Fethiye Haber okurlarına tavsiye edebileceğiniz kitap ya da kitaplar var mıdır?

Şu an okuduğum kitabın ismi Stres ve Relaksoloji. Her ay bir kitap bitirmeyi hedeflediğimiz kitap ve makale grubumla bu ayın kitabıdır kendisi. Genelde herkesin mutlaka okuması gerekli dediğim iki kitap vardır: Beyaz Zambaklar Ülkesinde ve 1984. Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı, 1984 kitabına göre okuması daha kolaydır bu yüzden belki ondan başlanabilir.

Kurgu kitaplarından ise Sarah J. Maas’ın yazdığı serileri önerebilirim.

Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?

Ülkemizde okuma oranları maalesef çok düşük. Yeterli kitap okumuyoruz toplum olarak, okuyan kesimlerimiz de nitelikli kitap çok okumuyor. Bundan konuşmamız da etkileniyor. Kullandığımız kelimeler, ya da yarı Türkçe yarı İngilizce cümlelerimiz. Dilimizi kaybetmeye başladık. İletişimsizlik problemleri çoğalıyor, çünkü insanlar birbirini anlamıyor. Okuduklarını anlamıyor. Empati kuramıyor, farklı bakış açılarını değerlendiremiyor.

Çok okuyan, imkanlarını en iyi şekilde değerlendiren insanlar da görüyorum. Yeni yetişen gençlerdeki okuma tutkusuna da şahitlik ettim. Ama maalesef bu oran az.

Değerli Kadriye Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…



YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
 
Üst