YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

şerbetçi

Member
Katılım
25 Eyl 2023
Mesajlar
29,649
Tepkime puanı
0
Puanları
16
YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR

www.hakanbirol.com


Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Yapay Zeka Hırsızları” kitabıyla tanıdığımız “Başak Tecer” var.

Merhabalar Başak Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Ben çok meraklı ve öğrenmeye aşık biriyim. Kendimi her gün “Merak ettim cümlesiyle” tetiklenerek yeni bir şeyler okurken ve seyrederken buluyorum. Genetikten, gastronomiye, psikolojiden, nörobilime kadar birçok alanı merak ediyorum. Lisede sayısalcı olduğum halde ve herkesin benim mühendis olacağıma olan kesin inancına rağmen üniversiteye giriş ikinci sınavında radikal bir karar verip gazeteciliği seçtim. On sekiz yıla yakın bir süre medyada çalıştım. 2011 yılında Sabah Gazetesi’nde Genel Müdür yardımcılığı görevimden ayrıldıktan sonra kendi işimi kurdum. Kişisel gelişim konularında eğitim veren bir eğitim danışmanlık şirketim var. Uzmanlık alanlarım algı psikolojisi, ikna ve iletişim.

Son yirmi yıldır en merak ettiğim konu: beyin ve davranışsal nöroloji. Aslında merakım İngiltere’de aldığım NLP eğitimleriyle başladı. ( Nöro- linguistic programming) NLP Beyni ve dili programlamayla metodolojisi ve aslında beynimizin çalışma şekli üzerine ipuçları sunuyor. Bu merakım yapay zekâyla desteklenen beyin modelleme ve haritalama çalışmalarıyla daha da güçlendi ve son dönemde bu konuda ciddi anlamda takipteyim.

Bir başka ilgili alanım da deniz ve deniz hayvanlarını anlamak. Dalış yapıyor ve bu canlıların gezegenini anlamaya çalışıyorum. Herkese tavsiye ederim
😊


Medyadan ayrıldıktan sonra yazar tarafımı köreltmedim ve üç tane kitap yazdım. İlk kitabım İkna Mühendisliği’de iknanın beyindeki süreçleri ve beynimizin yazılımlarını anlattım. Tarzım biraz Harvard Cep serisi gibi. Yani gerçek hikayeler ve alıştırmalarla el kitapları yazmayı seviyorum. Çünkü bir okur olarak ben de sadece problemin adının koyulmasını değil, problemin çözümü için bana yöntem sunulmasını da severim.

İkinci kitabım ise Varsa Yoksa İletişim. Bu kitabımda da insan ve ilişkiler üzerine birçok bilgi var ve kendi tecrübelerimi de okurlarımla paylaştım.

2016 yılından bu yana da Harvard Business Review Türkiye’de blog yazarlığı yapıyorum.

“Yapay Zeka Hırsızları” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?

Bu kitap, yapay zeka algoritmalarıyla yapılan veri hırsızlığı, manipülasyon teknikleri ve deepfake teknolojileri ve hayatımızın nasıl çalındığını anlatıyor. Ben teknolojiye meraklı biriyim ama bu alanda çalışan biri olmadığım için teknik konuları dahi son derece basit bir dille ve hikayeleştirerek anlattım. Bizi nasıl manipüle ediyorlar, hangi teknikleri kullanıyorlar, sahte haberlerin türleri, siber güvenlik gibi birçok konu onları bekliyor.

Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?

İkna Mühendisliği kitabım uzun süre çok satanlar içinde olunca okurun beş dakikada ikna gibi içi boş cümleler yerine iknanın bilimsel tarafıyla da ilgilendiğini fark ettim. Benim en büyük iddiam iknanın bir manipülasyon olmadığıydı. Teknolojinin bizi sürekli manipüle ettiğinin farkında olsam da hangi tekniklerle beynimizi yıkadıklarını ve yönettiklerini bilmiyordum. Bunu merak ederek başladım ve yaklaşık 3 yıl boyunca bu konuda yazılıp çizilen her şeyi okumaya başladım. Ve fark ettim ki bunlar toparlanabilir ve bir kitap haline gelebilir. Açıkçası konuyu okuyup bu konuda derinlemesine bilgi sahibi oldukça ben de dehşete düştüm ve bazı geceler kaygı ve huzursuzluktan uyuyamadım.

Araştırmacı yazarlık sürekli araştırmayı ve kaydetmeyi gerektiriyor. Benim bu sürecim birkaç seneyi buluyor ve daha sonra da iki ay civarında inzivaya çekilip herkes ve her şeyle bağlantımı keserek her gün saatlerce yazıyorum. Yazarken piyano dinlemeyi seviyorum ve aralarda da tabiat içine çıkarak meditasyon yapıyorum.

Yapay Zekanın günümüzde çok hızlı bir şekilde geliştiğini görüyoruz. Bu teknolojinin getireceği büyük sorunlardan biraz bahseder misiniz?

Yüzyılın İkinci çeyreğinde dünya düzeninin akıl almaz hızla dönüşümüne şahit olacağız. Dünya Çalışma Örgütü raporlarına göre her 100 kişiden en az 30 kişi işini kaybedecek. Birçok iş ya biçim değiştirecek ya da tamamen ortadan kalkacak (şoförlük, garsonluk, muhasebecilik gibi…) Bazı meslekler için ise görev tanımları değişecek. Örneğin bir öğretmen, sadece sınıfta ders anlatmak yerine, yapay zeka destekli eğitim araçlarıyla öğrencilere kişiselleştirilmiş eğitim sunmak zorunda kalacak. Doktorlar, hastalarının verilerini analiz eden algoritmalarla birlikte çalışarak teşhis ve tedavi süreçlerini yönetecek. İnsan kaynakları uzmanları, çalışanların performansını izleyen ve geliştiren akıllı sistemlerle uyum içinde çalışacak. Teknolojiye uyum gösteremeyenlerin işi çok zor. Özellikle belli kural çerçevesinde yapılan, yaratıcılık gerektirmeyen rutin bir iş yapıyorsanız yeni düzende hiç şansınız kalmayacak. Çin’de robotlarla üretim çoktan başladı ve maalesef birçok mavi yakalı işini kaybedecek.

Veri gizliliği ve güvenliği ise başka bir büyük endişe kaynağı. Yapay zeka, hayatımızın her anında devasa miktarda veri topluyor ve işliyor. Bu verilerin kötü niyetli kişilerin eline geçmesi, kişisel bilgilerimizin mahremiyetinin ihlal edilmesine ve özel hayatımızın birer veri kümesine indirgenmesine yol açabilir. Teknolojinin getirdiği bu riskler, bir distopya romanından fırlamış gibi görünebilir.

Önyargı ve ayrımcılık, yapay zekanın en tehlikeli yanlarından biri. Algoritmalar, eğitildikleri veri setlerinde var olan önyargıları alır ve bunları güçlendirir. Bu, iş başvurularından kredi değerlendirmelerine, hatta hukuki kararlara kadar her alanda haksızlıkların ve ayrımcılığın artmasına neden olabilir.

Güvenlik tehditleri ise sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de korkutucu. Yapay zeka destekli siber saldırılar, otonom silah sistemleri ve daha niceleri, geleceğin savaşlarını şekillendirebilir. Bu teknolojinin kötü niyetli kişiler tarafından kullanılması, dünyanın dört bir yanında kaos ve yıkıma neden olabilir.

Kontrol ve denetim eksikliği, yapay zekanın en büyük muammalarından biri. Sistemler karmaşıklaştıkça, bu teknolojinin nasıl çalıştığını ve ne tür kararlar aldığını anlamak zorlaşıyor. Bir gün, kontrol edemediğimiz bir yapay zeka sisteminin hatalı veya zararlı kararlar alması, insanlık için büyük bir tehlike oluşturabilir.

Ve son olarak, ekonomik ve sosyal eşitsizlikler. Yapay zeka teknolojisi, daha çok zengin ve gelişmiş ülkelerin tekelinde. Bu, mevcut eşitsizliklerin daha da derinleşmesine ve zengin ile fakir arasındaki uçurumun daha da büyümesine neden olabilir.

Yapay bir manipülasyon aracı olarak karşımıza nasıl çıkıyor?

Hayatımıza dair verileri sürekli kaydeden, analiz eden ve tercihlerimizi yönlendiren ve hatta inançlarımızı değiştirip kendi çıkarları için manipüle eden birileri var. Kameranızın ardında, bilgisayarınızın içinde, kredi kartınızın ucunda, akıllı saatinizde, sanal asistanınızda sürekli kazı yapan madenciler bunlar…

‘Big data’ dedikleri bu kocaman veri dağında sürekli çalışan veri madencileri var. Bu minik madenciler bazen çerezler, bazen sosyal medya botları, bazen de arama motorları ve akıllı cihazlardaki uygulamalarla nerede, ne zaman ne, yaptığımızı anlık olarak takip ediyorlar. Veri madencileri büyük patronlara (Meta, X, Microsoft, Google, Amazon vb.) durmadan bu madenleri işleyip gönderiyorlar. Sizi Facebook’ta bulamazlarsa Whats App’ta, İnstagram’da olmazsa X’te ya da interneti kullanan her akıllı cihazda yakalıyorlar.

“Dijitalleşmenin “edebiyata” etkisi nedir? İyi ve kötü yanlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Dijitalleşmenin edebiyat üzerindeki etkisi hem olumlu hem de olumsuz oldu. E-kitaplar ve çevrimiçi kütüphaneler sayesinde edebiyat eserlerine erişim hiç olmadığı kadar kolay hale geldi. Bu, edebiyatın küresel olarak yayılmasını ve daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor. Dijital platformlar, yazarlar için yeni yazım ve yayım fırsatları sunuyor; bloglar, kişisel web siteleri ve e-kitap yayınlama platformları, yazarların eserlerini doğrudan okurlara sunabilmesine olanak tanıyor. Sosyal medya ve dijital platformlar, yazarların okurlarıyla doğrudan etkileşimde bulunmasını sağlıyor. Dijitalleşme, edebiyat eserlerine multimedya unsurlarının entegre edilmesini de mümkün kılıyor.

Ancak, dijital ortamlar kısa ve hızlı içerik tüketimine yönlendirdiği için derin okuma alışkanlıklarını zayıflattı. Kalite kontrolü eksikliği, dijital platformlarda yayımlanan içeriklerin sayısı arttıkça bir sorun haline geliyor. Geleneksel yayıncılıkta eserler editörler tarafından süzgeçten geçirilirken, dijital ortamda bu süreçler her zaman uygulanmıyor.

Telif hakları ve korsanlık konuları da dijitalleşme ile birlikte artan sorunlar arasında yer alıyor. Eserlerin dijital ortamda kolayca kopyalanıp dağıtılması, yazarların ve yayıncıların gelir kaybına uğramasına neden oldu. Teknolojinin getirdiği yenilikler, edebiyatın daha geniş kitlelere ulaşmasını ve yazarların yeni fırsatlar yakalamasını sağlarken, dikkat dağınıklığı, kalite kontrolü eksikliği ve telif hakları gibi konularda da yeni zorluklar yaratıyor.

Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?

Yazmayı öğrenmek mümkün. Bu konuda birçok kurs açılıyor. Bence o kurslardan birine gitmek bu işi hızlandırır. Bol bol okumak beynin bilgiyi sentez etmesini kolaylaştırıyor. Bir blog açarak başlamak ve güvendiğiniz kişilerden geribildirim alarak ilerlemek faydalı olacaktır. Her şeyden önemlisi her gün düzenli olarak yazmak.

“Türk ve yabancı yazarları düşündüğünüzde özellikle Türkiye’den hangi yazarları tercih edersiniz okurken? Beğendiğiniz, okumaktan zevk aldığınız kitaplar neler?”

Yaşar Kemal, Barış Bıçakçı, Yılmaz Özdil, Aslı Erdoğan, Elif Şafak tercih ettiğim yazarlar.

Ayrıca Yıuval Noah Harari’nin 21. Yüzyıl için 21 ders ve Paranın Psikolojisi Morgan Housel, Gabor Mate’nin, Vücudunuz Hayır diyorsa son dönem elimdeki kitaplar…

Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?

Hızlı tüketim her şeyde olduğu gibi bilgiyi de anlamadan tüketme alışkanlığı yarattı. Tek bir dokunuşla pizza söyle, taksi çağır, sevgili bul mantığı sabırsız, odaklanamayan, dikkati dağınık ve değerlerin içi boşaltılmış bir toplum yarattı. Bu da maalesef insanların falcılara, astrologlara şifacılara olan ilgisini artırdı ve insanlar okumayı, sorgulamayı ve muhakeme etmeyi bıraktı. Bu büyük bir planın parçasıydı ve başarılı da oldular. Yeni nesil lafını doğru bulmuyorum zira her nesil doğduğu çağın değerleri ve inanç sistemleriyle yetişir ve dünyayı algılar.

Değerli Başak Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…

BASAK-TECER-2_404x600.jpg


YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
 
Üst