YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

şerbetçi

Member
Katılım
25 Eyl 2023
Mesajlar
29,648
Tepkime puanı
0
Puanları
16
YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR

www.hakanbirol.com


Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Şugar” kitabıyla tanıdığımız Özlem Şan var.

Merhabalar Özlem Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Köşenizde Şugar’a yer vermek istediğiniz için ben teşekkür ederim. 1986 doğumluyum. Felsefe okudum ve dijital yayıncılık alanında çalıştım. Şugar’dan önce kısa öyküler yazdım; çeşitli dergilerde yayınlandı. Fotoğraf, video, kolaj sanatı gibi ilgi alanlarım var. Yalnızca yazılı değil, görsel içerik üretmeyi de seviyorum. İkisini bir arada sunabildiğim fanzin ve dergi gibi işler beni heyecanlandırıyor. Son dönemde kitaptan yola çıkarak hazırladığım Şugar Fanzin’in illüstrasyonları için Ai ile görsel içerik üretmenin yollarını öğrenmeye çalışıyorum. Yapay zeka, ilgimi çeken bir yenilik.

“Şugar” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?

Şugar, kendinle barışmanın, kendini keşfetmenin ve kendini kabul etmenin hikayesi. Alis’in Beyoğlu’nun dar ve karanlık ara sokaklarına dalmasıyla başlıyor yolculuk. Toplumun ondan bekledikleri bir tarafta, hayalleri bir tarafta… İçinde bir kavgayla girdiği drag pedünyasını keşfediyor. Bu dünyanın insanlarını tanıdıkça, bağlar kurdukça yalnız olmadığını, dünyadaki yerini ve hikayesinin tarihsel bağlamını görüyor. Önyargıları içselleştiren negatif iç sesine rağmen kendi olma yolunda nasıl ilerleyebileceğini ve nasıl özgün sesini bulabileceğini öğreniyor. Karşısına renkli hayat hikayeleri olan güçlü karakterler çıkıyor. Onların da hikayelerini dinliyoruz. Onlardan, 1970’ler ve 80’lerdeki gazino kültürü, gece kulüpleri ve performans dünyasının tarihini öğreniyoruz. Alis ile birlikte çıktığımız bu yolculuğa, günümüzden ve geçmişten pek çok şarkı eşlik ediyor. Tıpkı Alis Harikalar Diyarında kitabındaki gibi, beyaz tavşanın peşinden başka bir dünyaya -bu sefer günümüz Beyoğlu’na- dalıyor ve Alis ile birlikte renkli bir maceraya çıkıyoruz.

Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?

Belki de fikir, uzun zamandır oradaydı. Çocukluğumdan beri Huysuz Virjin’i çok severim. Hâlâ eski programlarını açar izlerim. Huysuz gibi renkli, canlı, güçlü bir karakteri yazma fikri beni heyecanlandırdı. Huysuz’un mizahının toplumsal cinsiyet rollerini sorgulatan, eleştirel ve özgürleştirici yanını önemsiyorum. Bunu ekranda, milyonlar izlerken yapmak çok güçlü bir şey. Yani, özünde Huysuz ile birlikte ilgimi çeken performans sanatına dair merakımdır bu metni olduran. Kitabın ismine, anlatıcı karakter Alis kendi performansına isim bulduğunda karar verdim. Şugar, lubunca bir kelime. Anlamı güzel, hoş, yakışıklı. Alis’in hikayesinin ismi, Alis’in kendi hikayesini anlattığı performansa dayanıyor. Bence her metin kendi rutinini kuruyor; sürekli uyguladığım bir yazma rutinim yok. Şugar’ı yazarken durmadan drag performansı izledim, bolca röportaj okudum. Bu sayede, o dünyayla yakın temasta kaldım. Bu yakınlık yazının ritmini de hızlandırdı.

Romanınız kurgu mu yoksa hayatın içinden yaşanmışlıklara mı dayanıyor?

Hayatın içinden yaşanmışlıklarla kastınız, metnin otobiyografik bir niteliğe sahip olmasıysa, hayır Şugar, kurmaca bir metin. Ancak Şugar’ı yazarken öğrendiğim pek çok hayat hikayesinden, okuduğum pek çok performans sanatçısının, trans seks işçilerinin, lgbti+ bireylerin röportajlarından metne geçen bir yaşanmışlık var. Evet bir kurmaca metin; ama gerçek hikayeleri gerçek yaşamları işaret ediyor. Sizin kelimelerinizle söyleyeyim, hem yaşanmışlık hem kurgu.

“Dijitalleşmenin “edebiyata” etkisi nedir? İyi ve kötü yanlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Sanırım en büyük etkisi, okuma biçimlerimizi değiştirmesi. Basılı kitabın okur alışkanlıklarından farklı alışkanlıklara, farklı bir okuma ritmine sahibiz artık. Çünkü hıza sahibiz. İnternet okur yazarlığı, bize çok fazla kaynağa ulaşabilme imkanı sundu ama aynı zamanda dikkat süremiz azaldı. Onca kaynak arasından seçim yapmaya çalışırken kaybolmak da cabası. Ancak okumanın azaldığını pek düşünmüyorum. Dijital edebiyat platformlarına, sesli kitap ya da e kitap sunan uygulamalara olan büyük bir ilgi de söz konusu. Yalnızca biçim değiştiriyor. Edebiyat da bu yeni biçimlerde var olmanın yolunu her zaman bulacaktır.

Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?

Önerilere fal gibi bakmak lazım, bence. Fala inanma falsız da kalma derler ya, öyle. Her gün yaz, bildiğin hayatı yaz, günde şu kadar yaz, bu kadar oku gibi önerilere her zaman merakla bakmışımdır ama asla uygulayamam. Her yazarın, üstelik her metnin ritmi, yazma koşulları farklı olabilir. Bu yüzden benim tek önerim, yazarların önerilerine göz ucuyla bakın, işinize gelirse deneyin, gelmezse de kendi yolunuzu çizin olabilir. Nereden başlayacağını bilmeyen birine de, kalemi kağıdın üzerine koy ve nasıl yazman gerektiğini düşünmeden yaz derim.

“Türk ve yabancı yazarları düşündüğünüzde özellikle Türkiye’den hangi yazarları tercih edersiniz okurken? Beğendiğiniz, okumaktan zevk aldığınız kitaplar neler?”

Bir arkadaşımın sorusu üzerine kütüphanemde “Yangında ilk kurtarılacaklar rafı” yapmıştım. o rafta kimleri topladım, size onları sayayım. Bu rafın en başında Sait Faik durur. Yanında Leyla Erbil. Faruk Duman, Cortazar, Sevgi Soysal dönüp dönüp okuduklarımdır. Rabelais’in Gargantua’sı, Soysal’ın Tante Rosa’sı, Lewis Carroll’un Alis Harikalar Diyarında kitabı elimden düşmez. Kurmaca ve felsefe metinlerinin yanı sıra, sanatçıların günlük ve biyografilerini okumayı severim. Susan Sontag’ın, Tomris Uyar’ın, Virginia Woolf’un günlüklerinden ve Sevim Burak’ın mektuplarından özellikle yazmak hakkında çok şey öğrenmişimdir.

Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?

İstatiksel olarak bilmiyorum tabii ki, ama okuma oranlarının düştüğü korkusuna da sahip değilim. Dijitalleşme ile ilgili sorunuzda da dediğim gibi, bence kaynaklarımız ve okuma biçimlerimiz değişiyor. Okuma oranlarını ele alalım dediğimizde, artık yalnızca basılı metin okur yazarlık oranını göze alamayız. Nitelikli internet okur yazarlığı, yeni neslin, hepimizin kotarması gereken bu.

Değerli Özlem Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…







YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
 
Üst