YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

şerbetçi

Member
Katılım
25 Eyl 2023
Mesajlar
29,645
Tepkime puanı
0
Puanları
16
YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR


www.hakanbirol.com

Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Adem ÖZBAY” var.

Merhabalar Adem Bey. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Kendimi bildim bileli yazarım. Çocukluğumdan beri yazıyorum ve yazmanın diğer eylemlerinin içindeyim. Bir yayınevi yönetiyorum. Fuarlar, öğrenciler, yetişkinlerle söyleşi günleri yapıyoruz. Bu çalışmaların içindeyim. Zonguldaklıyım. Bir madenci çocuğunun ailesiyim. Köy hayatında büyümek tabiî ki benim yazarlık hayatımda çok geniş bir arşiv sundu. Daha doğal, daha insani, daha naif şeyler yazmaya çalışıyorum.

Yazmaya nasıl başladınız? Ne zamandan beri yazıyorsunuz?

Yazmaya başlamam çok küçük yaşlarda başladı. Okumayı öğrenmemle birlikte. Okumayı kömür parçalarını duvarlara yazarak öğrenmiştim. Yine duvarlara bir şeyler karalayarak yazmaya başladım. Profesyonel tabirle yazmaya başlamam ortaokul sıralarında başladı. Yerel gazeteler, yerel dergiler hatta ulusal gazete ve dergilerde yazılarım yayınlanmaya başladı. Üniversite dönemiyle birlikte de kitaplarım çıkmaya başladı. Bu aşamadan sonra kendim yerel gazete ve dergiler yayınlamaya başladım. Bu süreç çok hızlı gelişti. Neredeyse 35 yıl civarında bir yazı hayatım oldu. Ömrüm olduğunca da yazmaya devam edeceğim.

Şu ana kadar kaç kitap yazdınız ve bu kitapların konularından bahsedebilir miyiz?

Çok fazla türde, çok fazla alanda eser yayınladım. Üniversite döneminde ilgi alanım bilişimdi. Bilgi teknoloji dizisiyle ilgili 10 kitap yayınladım. Daha sonra kişisel gelişim ve eğitim üzerine 10 kitabın üzerinde bir eserim var. Ama tabi benim yazmaktan keyif aldığım edebiyatın kendisi oldu. Şiir, roman, hikâye ve deneme türlerinde de 10’un üzerinde kitabım var. Çok daha fazlasını çeşitli dergilerde ve soysal medya mecralarında yazdım ama bunları kitaplaştırmadım.

Her kitabınız sizin gözünüzde çok değerlidir. Fakat en beğendiğiniz kitabınız hangisi olmuştu ve neden o kitabı daha çok beğeniyorsunuz?

Gelmesem de bekle beni üniversite döneminde yazdığım bir cep kitapçığı idi. Bu kitap kendi halinde çok sevildi. Özellikle üniversite öğrencileri tarafından çok beğenildi. Zannedersem 200 binin üzerinde de baskı sayısına ulaştı. O minik kitabın o kadar çok sevilmesi ve ondan geri dönüş almam beni çok memnun ediyor. Fuarda karşılaştığım insanlar ilk olarak “Gelmesem de Bekle Beni” kitabımı okuduklarını söylüyorlar. Her kitabımız güzeldir ama o kitabın öyle geniş bir kitleye ulaşması ve aldığım güzel dönüşler o kitabı bir tık daha ön plana almama neden oluyor.

Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?

Yazmaya başlayacaklar için bir tavsiye olmaz. Çünkü herkes yazmaya başlayacaksa yazar. Bu onun içinden içgüdüleriyle hareket ederek varacağı bir noktadır yazmak. Bu tamamen içsel bir dünya diye düşünüyorum. Profesyonel manada da yazabilirsiniz ama o zaman da gazeteci olursunuz. Makale yazarı olursunuz. Ama derinlikli, içsel, kalbi ve ruhani meseleleri yazabiliyorsanız bu size bahşedilmiş bir duygudur. Bu kalbimizle bağ kurmamız için bize verilmiş bir hediye. Bu yüzden yazmak isteyen oturup yazmalı. Bunu defalarca denemeli. Bunun başka bir yolu yok. Ne kadar çok okursa, yazdıklarının üstünden ne kadar çok geçerse yazarlık alanında mesafe kat etmiş olur. Kalemi eline aldığında kelimeler dökülüyorsa insan oturup yazmalı. Eleştirilere göre kendini daha nitelikli hale getirebilir ama en önemli olan nokta yazmaya devam etmek.

Romanlarınızı beğenerek okumuştum. Çok güzel bir anlatımınız var. Roman yazarken tamamen kurgusal unsurlarla mı hareket ediyorsunuz yoksa yaşanmışlıkların izi de var diyebilir miyiz?

Roman yazarken tabiî ki kurgu çok önemli. Tabi kurgunun yanında muhakkak yazarından da bir şeyler vardır. Bu konuda çok sorular alıyorum. Kurgu mu, hayatından mı yazdın vs. tarzı. Yazar hiçbir zaman yaşadıklarını yazmaz ama yazdıkları yaşadıklarıdır. Çünkü yazdığımız her şeye kendi nefesimizden veriyoruz. Bir eylem bir duygu katıyoruz. Komple bir kurgu çok zor diye düşünüyorum. Romanlarımda kurgu ağırlık basıyor ama içinde de çokça ben varım.

Bu yüzden edebi türler içinde roman yazmayı çok seviyorum. Çünkü roman beyni zonklatan bir şey. İlk sayfada yazdığınız bir şeyin son sayfada kesinlikle hiçbir şeyle tezat olmaması gerekiyor. Karakterler, diyaloglar ve hikâyenin akışı gibi birçok unsurun birbiriyle uyum içinde olması lazım. Roman bu yüzden kelimelerle dans etmemizi daha çok sağlayan edebi bir alan. Romanlarda daha geniş ve muhteşem bir dünya var. Çünkü orada bir sürü karakter yaratabiliyorsunuz o karakterlere hayat veriyorsunuz. Bir nevi o romanın içindeki bütün unsurlarla bütünleşiyorsunuz. Roman enfes bir şey ve roman yazmaya devam edeceğim. Kafamda çok roman projesi var. Umarım o projeleri de hayata geçiririm.

“Gelmesem de Bekle Beni” kitabınızı ilk okuduğumda ismi çok ilgimi çekmişti. Fakat kitabınızın ismi çok acımasız değil mi? İnsan düşününce neden birisinin gelmeyeceğini bile bile bekler veya o kişinin kendisini beklemesini ister? Bu bencilliğe girmiyor mu?

İsim olarak acımasız mı? Bu konuda tam olarak bilemiyorum. Şöyle düşünmek lazım: Gelecek olanı herkes bekler. Sevdiğiniz vardır, eşiniz vardır, ayrılırsınız çocuğunuz vardır… Askere gider, memlekete gider… Ama sonuçta geleceğini bilirsiniz ve bu bekleyiş sadece kavuşma anına günleri saymak olur. Ama gelmeyeceğini bilerek bekleyen o aşkın, sevginin ve kalbi bağlığının en güzel örneğini sergilemiş olur. Mesele gelmeyeni bekleyebilmek. Gelmeme ihtimali olanı bekleyebilmek. Ama şu da bir gerçektir ki bekleyen herkes mutlaka birisine de kavuşmuştur. Beklediğine kavuşmuştur ve o mutlaka gelir. O açıdan bakmak lazım. Tabi bir de yanlış anlaşılma olmasın. Hiç gelmeyecek birisini bekleyerek hayatımızı heba etmek değil söylemek istediğim şey. Bir şekilde yollar, hikâyeler, anılar insanları birleştirecekse gelme umudu varsa insan beklemeli. O beklemek de zaten bir eylemin adıdır. Devamlı beklediğine doğru yürüyorsa yolu elbet beklediğiyle kesişecek demektir.

Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesile bakış açınızı özetleyebilir misiniz?

Ben genç nesle bayılıyorum. Genç nesil harika. Muhteşem okuyorlar. Fuarların çoğunu artık çocuklarımız ve gençler oluşturuyor. Ciddi kitap takibi yapıyorlar. İyi yazarları bulup yazarların bütün kitaplarını okuyorlar. İmza günlerimize, söyleşilerimize çok ciddi rağbet gösteriyorlar. O yüzden çocuklar ve gençler benim için çok önemli. Okuyan herkes çok değerli bizim için. Ama çocuklarımızın okuması demek. Gençliğimizin Türkiye’deki okuma oranlarını gayet iyi buluyorum. Okumuyoruz, etmiyoruz gibi söylemlerde bulunan bireylerin de doğru değerlendirmediklerini düşünüyorum. Az okuyan, iyi okuyan, kaliteli okuyan bir kitlemiz var. Yayıncılık açısından eleştirebileceğimiz birçok kitap çıkıyor ama onların dahi iyi bir okur kitlesi var. Ya da daha basit kitapları okuyarak iyi kitap okuyucusu olma yolunda mesafe alan okuyucular var. Dolayısıyla bir gün çok basit bir internet fenomeninin kitabını okuyarak başlayan bir okur yarın Tolstoy’dan eserler okuyarak buna devam edebilir. O yüzden açık olmak lazım. Herkes istediğini okuyabilmeli. Gençlerimiz de çok güzel okuyorlar. Onları çok seviyorum.

Değerli Adem Bey, bize vakit ayırdığın için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…

Ben teşekkür ediyorum bu harika söyleşi için. Bütün okurlarımızı, kelimelerimize eşlik eden dostlarımıza sevgilerimi gönderiyorum. Umarım bir gün bir kitabın sayfasında kelimelerin güzelliklerinde onlarla buluşuruz.

ADEM-OZBAY-1_800x585.jpg


YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
 
Üst