YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

şerbetçi

Member
Katılım
25 Eyl 2023
Mesajlar
29,647
Tepkime puanı
0
Puanları
16
YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR

www.hakanbirol.com


Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Duyguların Dili Olsa” kitabıyla tanıdığımız ” Prof. Dr. Ela Ünler” var.

Merhabalar Ela Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Merhaba, ben de davetiniz için teşekkür ederim.

Ben 1976 yılında İskenderun’da doğdum. Kalabalık bir aile içinde büyüdüğüm için insanlarla etkileşimim çok zengin ve çeşitliydi, bu yüzden de sosyal bir insan olarak büyüdüm. Küçüklüğümden beri en sevdiğim 2 şey okumak ve anlatmaktı, hatta okuldan döndüğümde odada sınıf kurar kendi kendime dersler anlatırdım. Bugün hala elimden kitap düşmezken bir yandan bildiklerimi mümkün olduğunca insana nasıl anlatırım derdindeyim.

Diğer bir ilgi alanım ise spor. Basketbol, tenis, koşu gibi sporları yaptım ama artık hem zaman hem de yaşam koşullarından kaynaklı sadece yürüyüş ve fitness yapabiliyorum. Spor hayatıma büyük bir katma değer katıyor, yürüyüşlerim sırasında çok düşünür yeni fikirler üretirim. Unutmadan söyleyeyim küçüklüğümden beri bir de çok meraklıyımdır. Aklıma bir konu takıldığında o konuyu düşünür dururum.

“Duyguların Dili Olsa” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?

Duyguların Dili Olsa kitabı, herkesin duyguların yardımından faydalanması için yazılmış bir kitap. Türkiye’de (dünya genelinde de) insanlar duygularına çok uzak ve adeta düşmanmışçasına yaşıyorlar. Bu konu benim kafamı çok kurcaladı ve neden bu kadar uzağız konusunda araştırmaya okumaya başladım. Sonra anladım ki esasında duygularla ne yapacağımızı bilmiyoruz çünkü bizi yetiştirenler de bilmiyor o yüzden de öğretmiyor (öğretemiyor). Ben de bu konuya odaklanıp herkesin duygularıyla dost olmasını sağlamayı görev edindim.

Kitabıma duygu, his ve ruh halinin anlam ve farklılıkları, duyguların özelliklerini anlatarak başlıyorum. Sonrasında yoğun duyguların bize vermek istediği mesajları nasıl anlayıp analiz edebileceğimizi anlatıyorum. Günlük hayatımızda kullanabileceğimiz egzersizlerle devam ediyorum ve sonunda sürpriz öykülerim var. Tüm anlatımlarımı samimi bir dilde gözlemleyip deneyimlediğim örneklerle destekliyorum

Duygularını anlamak ve onlarla dost olup huzur içinde yaşamak isteyen herkesin kendinden bir şeyler bulacağını ve bunlardan faydalanabileceğine inanıyorum.

Duygularını bastıran insanları bekleyen en büyük tehlike sizce nedir?

Duyguların çok temel bir özelliği var, bu da bize kendimizle ilgili yolunda gitmeyen bir şeyi hatırlatmak veya göstermek. En önemlisi (ve bence en harikası) bu görmemiz gereken şeyi fark edene kadar çabasını hiçbir şekilde sonlandırmıyor yani biz anlayana kadar sürekli farklı ortamlarda bize hatırlatmalar yapıyor. Yani bir şeye aşırı sinirlendik ama bazı durumlardan dolayı bunu karşı tarafa gösterip sergileyemedik diyelim, biz öfkelendiğimizi kabul etmeyip veya bunun sebebini anlamaya gayret göstermediğimizde duygu buharlaşıp uçmuyor aksine zamanı geldiğinde kendini tekrar göstermek için bedenimizde saklanıyor. Bu öfkeyi defalarca bastırdığınız durumda bedeninizde biriken sıkışmışlıklar artıyor ve sonra bunu beden taşıyamayarak size farklı formlarda kendini gösteriyor. Mesela hastalık, yorgunluk, hayattan zevk almama, bağımlılıklar, aşırı yaptığımız tüm davranışlar tabii en uç noktası kanser gibi ölümcül hastalıklar. Bu yüzden bastırmak bizi hayattan koparıyor, çünkü duygu bize diyor ki ‘Ben senin için varım ama beni fark etmiyorsun, o zaman fark etmen için ben de sana uygun sinyali bu şekillerde gösteririm.’ (duyguyu da konuşturdum artık
😊
)

İnsanlar büyüdükçe sanki duygularını ifade etmeyi kaybediyor. Çocuklukta yaşanan o muhteşem heyecanlar birer birer yok oluyor. Bunun sebebi farkındalığın azalması diyebilir miyiz? Duygularımızın geçici olduğu doğru. Ama bireyler üzüntü veren duyguların daha kalıcı olduğunu düşünüyor. Sizce bunu düşündüren şey nedir?

Hepimizin yazılımında kendi ihtiyaç ve isteklerimizi, duygularımızı fark edip sergileme var ama yetiştirilme tarzı, büyüdüğümüz ortam, yasam koşulları ve kültür bize hep mantıklı olmamızı, ölçülebilir dişe tırnağa dokunan şeylere odaklanmamız gerektiğini söylüyor. Bu yüzden büyüdükçe duygularımızın gerekli olmadığını hatta onları bastırmamız veya ifade etmememiz gerektiğine dair şeyler öğreniyoruz. O yüzden büyüdüğümüzde bir bakmışız duygularımızı tanımıyoruz, kendimize hissetmek için izin vermiyoruz ve maalesef hayattan pek de zevk almıyoruz hatta bunu fark edemeyip başka faydasız şeyler ile o boşluğu doldurmaya çalışıyoruz.

Duygular geçici evet ama geçicilik o duygunun sizdeki anlamıyla ilintili. Ben bir sürü insan biliyorum yıllardır ayni kişiye öfkesi devam eden veya yıllardır kaygı ve endişe dolu. Üzüntünün daha kalıcı olduğunu düşündüklerini ilk kez duyuyorum ama bunun sebebi üzüntü duygusunun hayatımızda bizim için önemli olan bir şeyin kaybı ile ilgili olması olabilir. Üzüntü bize, ‘bir şeyi çok sahiplenip kontrol etmeye, kaybetmemeye gayret göstermişsin, bunu neden yaptığını düşün’ der. Belki kayıplarımızın değeri ve anısı daha fazla olduğu için bu tür bir düşünceye sahip olmuş olabilirler. Ama unutulmaması gereken şey, bir duygunun bizdeki etkisi sadece bizimle alakalı yani bizim anlam sistemimizle o yüzden üzüntü daha uzun suren bir duygudur’ genellemesini yapamayız.

Duygu farkındalığıyla dolu dolu yaşamak için nasıl bir yaşam sürdürmeliyiz?

Kendi içimize dönmeliyiz. Sorunları diğerlerinde değil kendimizdeki meseleler üzerine düşünerek irdelemeliyiz. Kendini bil, cümlesi Sokrates’ten beri farklı kültür, din ve yaklaşımda dile getirilmiştir. Eğer hayatı dolu dolu yaşamak istiyorsak tüm meselemiz kendimiz olacağız, hep daha fazla iç huzuru nasıl yakalayabilirim sorusuna cevap arayacağız.

İşte tam bu noktada duygular çok önemli bir rol oynuyor. Duygularımızın mesajlarını anlayıp bu doğrultuda hayat tasarımımızı yapmaya başladıkça dolu dolu yaşam için kendimize şans vermiş oluruz. O bastırdığımız, görmezden geldiğimiz duygularla dost oldukça bedenimiz rahatlayacak, içimizde birikmiş baskılar azalacak ve yaşamın hakkını vermek için de kendimize alan açmış olacağız. Duygular bizim için varlar bize karşı olmak için değil.

Ülkemizdeki okuma oranları ve bunun öğrenmeye etkisi hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?

Maalesef ülkemizde okuma oranları düşük, bunun sebebi teknolojinin hayatımızdaki yeri ile ilgili diye düşünüyorum. Teknoloji bize hızlı yasam ve tüketimin baskısını yaptığı için emek harcamadan uğraşmadan bir şeylere ulaşmaya çalışıyoruz. Kitap okumak için zaman ve sabrınız olmalı, ama maalesef teknoloji (sosyal medya özellikle) bizden bu ikisini de karşılığında hiçbir şey vermeden elimizden alıyor.

Gençlere tavsiyem, hayatinizin anlamını aramak yerine anlamlı bir hayat yasamaya calisin. Bunun için ilgili olduğunuz alanda merak edin, araştırın, okuyun ve biraz da dertlenin ki bu konuda bir şeyler yapmak için çalışabilirsiniz.

Genç nesilden çok şey öğreniyorum, ama öte yandan çok da farklı olduğumuzu düşünüyorum. Ben birçok diğer insanlar gibi ümitsiz değilim, herkes kedi koşullarında yaşamını yoluna sokacaktır çünkü insan bulunduğu koşullara kendini adapte etmek zorundadır aksi takdirde hayatta kalamaz. O yüzden biz eski nesildeki kişiler onlara elimizden geldiğince destek Slamli ve gerisini de onlara bırakmalıyız. Umarım her şey gönüllerince olur, ama benim o kadar harika öğrencilerim var ki onları düşündükçe çok ama çok umutlanıyorum

Değerli Ela Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…

Ben de davetiniz için çok teşekkür ederim, umarım kitabımın bol faydalananı olur. Görüşmek üzere, duygularınızın dilini konuştuğunuz güzel günlere…








YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR yazısı ilk önce Fethiye Gazetesi Haber Sitesi üzerinde ortaya çıktı.
 
Üst